25 Kasım 2009 Çarşamba

ŞÜKRETMEYİ BİLMEK GEREK




                 Şükretmek, biz insanoğluna verdiği her türlü nimetten dolayı dil ile ve kalp ile yüce Allah’a teşekkür etmek ve bu nimetleri kuranda belirtildiği şekilde kullanarak hakkını vermek demektir. Şükrün yani Allah’a teşekkürün kalben ve dil ile yapılmasının yanında fiilen de yapılması çok önemlidir.



                 Fiilen şükretmek ise Allah tarafından bize dünyada istifade etmemiz için verilen bunca nimetin bir kısmını yine onun yolunda, onun razı olacağı şekilde değerlendirmekle olur. Yani onun yolunda, onun rızası için tasarruf etmekle olur. İnsan mal, mülk, zenginlik, makam, mevki, itibar, zeka, ilim, bilgi ve sağlık gibi nimetleri Allah’ın emrettiği gibi kullanmaz ise verilen nimetlerin şükrünü hakkıyla yapamamış olur.



                Bu yüzden şükretmek kuranın bir çok yerinde tekrarlanan ve müminlerin çok titiz bir şekilde korumaları ve sahip çıkmaları gereken bir ibadettir. Bu ayetlerden bir kaçı şöyledir: ‘‘Hayır, artık yalnızca Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol,’’ (Zümer Suresi 66) ‘‘Öyleyse Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz olanlarını yiyin; eğer O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetlerine şükredin.’’ (Nahl Suresi 114) buyuruyor.



                Allah’a teşekkür etmekle mümin, Allah’ın rızasını, sevgisini ve hoşnutluğunu kazanır. O’na daha fazla yakınlaşır. Kendisine mal ve servet kazandıran sebeplere ve aracılara takılmadan, sahip olduğu her şeyi ona Allah’ın verdiğini bilir. Allah sahip olduğu malı elinden geri almak isterse, onu yoksulluk ile imtihan etmeyi dilerse bunu yapmasına engel olacak hiçbir gücün olmadığını bilir. Bir yangınla felaketiyle, bir sel felaketiyle, dondurucu bir soğukla, bir deprem ile veya bir kaza ile geri alabileceğini bilir. Bunu bu şekilde bildiği içinde Allah’ın verdiği nimetlerden maddi olarak faydalanmakla birlikte, kalp ve dil ile teşekkür etmenin yanında; ihtiyaç sahiplerine, gerek zekat, gerek fitre, gerek kurban eti, gerek sadaka gibi yardımlarıyla maddi olarak da Allah’a şükretmenin manevi hazzını yaşamış olur. Böylece Allah’ın rızasını kazanmış ve o’nu en güzel şekilde yüceltmiş olur.



                 Bir başka ifadeyle şükür; verilen nimetleri yerli yerinde kullanıp Allah’a verdiği nimetlerle isyan etmemek, nimetleri kullanırken ve harcarken onları vereni unutmamaktır. Kuran-ı Kerimde ‘‘ Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azap etsin ki? Allah şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir.’’ (Nisa Suresi 147) ‘‘ Nimetlerime şükrederseniz elbet artırırım.’’ (İbrahim Suresi 7) buyruluyor. Nimetin kıymetini bilmeyip nankörlük etmek, elden çıkmasına sebeptir. Şükür ise, devamına ve bereketlenmesine yani çoğalmasına vesile olur.



                  İyilik edene, aynısıyla karşılık verilmelidir. Bunu yapmayan hiç olmazsa teşekkür etmelidir. Kendisine iyilikte bulunan kişiye veya kişilere dua etmelidir. Çünkü iyiliğe karşı iyilik insanlık vazifesidir. Bize en küçük bir iyilikte bulunan bir insana teşekkür etmeyi, en azından bir sağ ol demeyi ihmal etmiyorsak; bize her iyiliği yapan, bizi yoktan var eden, sıhhat ve sağlık veren, akıl ve zeka veren, her türlü ihtiyaçlarımız gideren Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Evrendeki gözle görebildiğimiz ve göremediğimiz uçsuz bucaksız devasa gezegenleri bizim istifademiz için yüzdüren Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Dünyadaki dağları, ovaları, okyanusları, denizleri ve büyüklü küçüklü nehirleri bizim hizmetimize suna Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Mevsimleri, ayaları, gün ve geceleri, bizim ihtiyacımız olan canlı ve cansız bütün devasa varlıklardan tutun, gözle göremediğimiz ama yeryüzündeki leşleri temizlemek görevi olan bakterileri bile bizim hizmetimize sunan Allah’a ne kadar şükretsek azdır.



                 Ama insanoğlu çoğu zaman hep nankörlük eder. Baba oğluna kocaman bir bağ bağışlar, oğlu babasına bir salkım üzüm bağışlayamaz. Komşusu komşusuyla yediğini içtiğini paylaşır. Komşusu onunla yolda karşılaşınca bir selam, bir merhaba bağışlayamaz. Arkadaşına misafir olduğunda, arkadaşı ona kuzu-koyun keser. Ama arkadaşı ona misafir olduğunda ise bir tavuk kesemez, hatta bir tas çorba, bir bardak çay bile bağışlayamaz.



                 Allah bize günde 24 saat vermiştir, biz ona kulları olarak, şükretmek için bir dakika bile ayıramıyoruz. Günde beş vakit namaz ortalama on beşer dakikadan yaklaşık olarak bir saat eder. Kulluk etmek için o bir saati bile Rabbimiz için harcayamıyoruz. Senede yiyip içmemiz için on iki ay vermiş bir ayını hem midelerinizi dinlendirin, hem de benim için oruç tutun diye emretmiş. On iki aydan bir ayının sadece gündüzlerini bile Rabbimiz için ayıramıyoruz. Örnekleri çoğaltmak mümkün, ama anlatmak istediğim meseleyi bu kadarı da izah edecektir.



                   Sonuç olarak şükür üç şekilde yapılır: 1- Kalp ile nimeti vereni tanıyıp O’na iman etmek suretiyle yapılır. 2- Dil ile nimeti vereni anmak, O’nu övmek ve O’nu tesbih etmekle yapılır. 3- Amel yani fiil ile Allahın emir ve yasaklarına uygun olarak hareket etmek ile yapılır.



Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder