13 Haziran 2012 Çarşamba

GİYİM VE YAŞAMDA TESETTÜR


Ülkemizde yıllardır bir örtünmeye karşı duruş, tesettüre karşı duruş ve her dininin emri gereği örtünmek isteyeni düzene isyan olarak görüş ve algılayış tezahür etmekteydi. Tesettür konusu yıllarca ülkemizde tartışıldı. Zaman zaman da hala tartışılmaktadır.
Dine karşı olanlar tarafından laikliğe aykırı olduğu ileri sürüldü. Dinde böyle bir şey olmadığı ve sadece vicdan meselesi olduğu savunuldu. Kimileri sadece kişilerin tercihi olduğu ve istediği kıyafeti giyebilmesi gerektiğini savundu. Bunun aksine Birazcık dini duyarlılığı olanlar tarafından ise Allahın emri olduğu dile getirildi. En azından insanlar bu emre uymasalar da, kendileri buna inanmasalar da diğer kişilerin inanç ya da tercihi sebebiyle örtünmelerine saygı gösterilmesi gerektiği dile getirildi.

Yani kısacası ülkemizde özgürlük var, benim bedenim istediğim gibi açarım. İstediğim gibi yaşarım oldu. Bu rahatça söylenebilirken ve yapılabilirken; benim tesettürüm olmadı. Bu benim hayatım rahatça yaşamayı bırak, gizli gizli evlerde yaşanan dini hayatlar didiklendi.

Başı açık olanların diploma ve karnelerini de zaten yıllardır hep birileri veriyordu. Onlar her türlü açıklık ve giyim tarzıyla derslere girebiliyordu. Zaten dini hassasiyeti olanlara çok önemli olan başörtüsü, diğerlerinin deyimiyle bir bez parçasıdır. Bir bez parçasıyla yıkılacak zayıflıktaki yönetim, bizim ülkemize yaraşır bir yönetim biçimi olamazdı. Bilemiyorum bir ilk oldu belki, geçen gün mezuniyet töreninde başörtülü bir genç kızımızın diplomasını garnizon komutanı verdi. Ne laiklik, ne de rejim elden gitmedi.

Gideceğine de hiç ama hiç bir zaman inanmadık. Şeytanca fikirlerle dini hayatı engellemek isteyenlerin böyle söylem ve eylemlerle İslam dinini yasaklamak çok işlerine geliyordu. Bunun içinde sanırım öncelikle İslami yaşamı görüntüden kaldırmak gerekiyordu. Bunun da yolu, erkeklerde sakal başta olmak üzere, tespih, takunya ve haccı hatırlatan hacı takkesini, bayanlarda da başörtüsü başta olmak üzere diğer Allah’ın emrine uygun olarak hazırlanıp giyilmiş tüm tesettür kıyafetlerini yasaklamaktı.

Öncelikle tesettür ne demektir? Dinde böyle bir emir var mıdır? Sorularına yanıt aramaya çalışalım. Tesettür: gizlemek, örtmek ve saklamak manasındadır. Bunun günümüzde insan üzerindeki tarifi ise insanın ( Kadın-Erkek ) başta avret mahalleri olmak üzere; inanç, ahlak, örf, âdet, töre, iklim, sosyal statü, kişilik vb. özellikleri ile vücudunun belli yerlerini başkalarını rahatsız etmeyecek şekilde örtmesidir.

Tesettür denince sadece başörtüsü ya da günümüzdeki moda deyimiyle türban aklımıza gelmemelidir. Başörtüsüne; eşarp, turban, bez, çember, yemeni, ne denirse densin. Yüz kısmı hariç başı ve baştaki saçları örtmeye yarayan bu araçların hepsi tesettürün sadece bir parçasıdır. Bunun yanında; etek, pantolon, gömlek, buluz, çorap vs. hepsi tesettürün bütünün oluşturan birer parçasıdır. Hiç biri tek başına tesettür değildir. Tesettürün kuranda da zikredilen ve başörtüsüyle bütünlük arz eden çarşaf, ferace, manto gibi tamamen örtücü parçaları da vardır. Kuran-ı kerim de: "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek dış elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Azhab Suresi 59. ayet) Birçok mealde sokağa çıkarken dış elbiselerini diye belirtilmiş olan elbisenin, ferace ve manto türü dış elbiseden bahsedilmiş olduğunu bilelim.

Yine Kuran-ı kerimde: "Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır." (Nisa Suresi 30.ayet)

"Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, ziynet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey Mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!" (Nisa Suresi 31.ayet) Peygamberimiz bu ayeti tebliğ ederken, görünen kısımların kadınlar için yüz ve el işaret ettiği bilinmektedir. Gibi derken de ayakların kastedildiği anlaşılmaktadır.
Örtünme konusu elbette gereksiz bir konu ve durum değildir. Rabbim yarattığı her canlıya gerektiği şekilde korunup örtünecek bir yapı hazırlamıştır. Mesela hiçbir meyve kabuksuz değildir. Ama yine de eve götürürken poşete koyulmasını ve hatta içinin göstermeyen poşete koyulmasını tercih ederiz. Kasaptan et alsak güzelce sargıladıktan sonra poşete koyulmasını isteriz. Allahın eşrefi mahlûkat olarak yarattığı insan diğer çanlı cansız varlıklardan daha mı değersiz ki, açık saçık dışarıda dolaşsın.

Tesettürün sadece kadınlar için olmadığını erkek ve kadının fiziki yapılarının faklılık arz etse de; fiziki yapılarına, çalışma şartlarına ve aile de üstlendikleri iş bölümüne uygun olarak tesettür vardır. Erkeklerde Tesettür konusunda Ebu Davut’un; Amr bin Şuayb’in yanı sıra dedesinden ve babasından rivayet ettiği "Erkeğin avret yeri göbe­ği ile diz kapağı arasıdır. Göbeğinden aşağısı diz kapaklarına geçinceye kadar olan kısımdır." şu hadisi ifade edebiliriz. Yine Ebu Sait el-Hudrî şöyle bir hadisi nakletmiştir: “Erkeğin avreti göbeği ile diz kapağı arasıdır” (Ahmed b. Hanbel, II, 187) Bir başka hadisi şerifte ise: "Sizden biriniz kölesini veya işçisini evlendirince artık onun göbekle dizleri arasına bakmasın." (Ebu Davut, Salât, 26, Libas, 34)

Elmalılı Hamdi Yazır (ö. 1358/1939) erkeğin avret mahalli ile ilgili olarak şöyle der:
"İnsanın avret mahalli, bilinen cinsel organdan ibaret değil, apış arası denilen açıklık boyunca uzar ki, bunun azamisi topuklara kadar varırsa da en yakın bilinen azı, diz üstü oturulduğunda belirleneceği üzere göbek altından dizlere kadardır. Bunun için erkeklerde korunması ve örtülmesi farz olan bir avret mahalli bu bilinen en az miktarıdır. Fazlasını örtmek ise mustehabtır." (Elmalılı, a.g.e. VI, 12, 13)

Ayette açıkça zikredildiği için bu bağlamda kadının avret yerini tekrar izah etmeyi bir kenara bırakarak tesettürün amacından bahsetmek istiyorum. Tesettürde asıl amacın, içine gizlediği bedenin rahatlığı olmakla beraber, toplum içinde insanları rahatsız etmemek ve karşılıklı etkileşim sonucu rahatsız edilmemektir. Rahatsızlık denilince sergilenen şehveti çağrıştıran giyim açıklığı sebebiyle nefsi istek ve arzuların canlanması ve canlandırılması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu konuda aileden başlamak üzere yaşamımızdaki bütün yapılar bize tavsiyeler sunmaktadır. Dünyaya geldiğimiz ailede bu esas üzerine kurulmamış mıdır? Kuracağımız aileyi de bu esasa göre kurmayacak mıyız? Dinimiz aile de bu gizliliği sağlamak için çocukların bile yedi yaşından itibaren odalarının ayrılması ve belli saatler de izinsiz ebeveynlerin odasına girişi ayetlerle yasaklanmıştır.

Kuran-ı Kerimde: "Ey mü'minler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin (sıcak memleketler de öğlen uykusu için) soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem halde bulunacağınız üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. İşte Allah (c.c.) ayetleri size böyle açıklar. Allah, (her şeyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Nur Suresi 58.ayet

“Çocuklar ergenlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekiler izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler. İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar. Allah (c.c.) âlimdir, hâkimdir." Nur Suresi 59. ayet

Hayat yolundaki yürüyüşümüzde tercihleri doğru yapabilmemiz için karşımıza çıkana doğal ve doğru gözükmemiz gerekmektedir. Karşımıza çıkanı da bu esasta görmemiz doğrudur. Toplumda kişiliğimizi, kimliğimizi, şahsiyetimizi, onurumuzu korumamız da hem bedende ve hem de içimizde tesettürlü olmamızla mümkündür. Unutulmamalıdır ki; benden bir araçtır. Temelde dilimize, kulağımıza, gözümüze, kalbimize de tesettür uygulamalıyız. Yaşadığımız dünyada bütün inançlar ve sosyal değerler bunu böyle tarif etmektedir.
Dışarıda düzenli ve tertipli görünmek, güzel görünmek her nefsin istediği ve yaşadığı doğrudur. Tesettür için başını kapatan, ancak güzelleşmek için göğsünü açan veya vücut hatlarını açıkça ortaya koyan elbise giyilmesi de yanlıştır. Öyle olunca dinimizce istenen örtünme ve gizlenmesi gereken yerler tam anlamıyla gizlenememiş ve daha da cezp eden bir hal almış olur.

Öyleyse örtünme konusunda Allah’ın müsaade ettiği sınırları zorlamadan giyinerek giyimde tesettürün yanında, temel amaç ahlaki yaşamda tesettürü başarmaktır. Giyimde tesettüre riayet ederek güzelleşmek isterken, vücut hatlarını belli ederek dışarıdaki insanlarda cinsel arzuları depreştirmemek gerektiği gibi, makyaj ve parfüm kullanarak ta buna sebebiyet vermemeliyiz. Nisa suresinin 31. ayetindeki ‘Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. ’ uyarınsa rağmen kendimizi inadına göstermek istercesine topuklu ayakkabıları yere vura vura yürümemeliyiz. Giyimimiz tesettürlü olup, yaşantımız olmazsa o tesettürün bize bir faydası olmayacaktır. Bu çerçevede insan olarak değerlerimiz ne ise onu yaşamalıyız. İnandığımız farklı yaşamımız farklı olursa o zaman mutsuz oluruz.

Yani güzelliğimizi sergilemek deyince; bedenimizin yapısı, onun ne kadar çırılçıplak sergilendiği veya kaş ve gözlerimizin makyajla güzelleşmesi değil, sahip olduğumuz bilgi, beceri, kabiliyet, donanımımızla inancımızı yaşayarak, karşımızdakilere dini ve insani güzelliğimizi sunabilmeliyiz. Makyaj günümüzde her insanın erkek-kadın müracaat ettiği bir tercihtir. Bir erkek olarak peygamberimiz de bedensel görünüş güzelliğine önem verirdi. Yanında sürekli ayna ve tarak bulundururdu. Makyaj dışarıda yapılıp beden ve yüz güzelliği olarak algılanabilir olsa da dış görünüşüyle bedenin tüm güzellik ve tertibini kapsamalıdır. Esas itibariyle özellikle kadınlar tarafından eşler için yapılmalıdır. Mahremiyeti olmalıdır. Namahrem olan insanların göreceği durumlarda tesettürde olduğu gibi dikkat edilmelidir.

Çünkü haddi aşan makyaj diğer insanları rahatsız etmektedir. Güzellik insanın ruhaniyetinde varsa yakışıyor. Bir kadının ve erkeğin eşine olan güzelleşmesi eğer dışarıya da aynı oranda olursa o eş olma özelliği zamanla akamete uğrar. Çünkü eşler hayatta birbirlerine karşı her şeyden çok daha özel olmalıdır. Oysa günümüzde çoğu evli insanlar sokağa çıkarken, süslenip bedensel görünüşlerine çeki düzen verirken, eve gelince eşlerine karşı bu özeni yitirebilmektedirler. Eşlerin gözü dışarıda olup, taleplerini ve isteklerini dışarıda aramaları ve günah yollara tevessül etmemeleri için eşlerin birbirlerine karşı göz zevki, gönül zevki ve beden zevki gibi meşru isteklerinde doyurucu olmalıdırlar.

Tesettür konusunda kullanılmak deyimine değinecek olursak; böyle bir tabiri şahsen ben kabul etmiyorum. İnsanların tercih ettiği giyimine sahip çıkması, onları onurlu kılacaktır. Bu dini tercihleri doğrultusunda olabileceği gibi kişisel tercihleri de olabilir. Bu konuda kimse kimseyi kullanamaz bence. Bir kişiyi ne kadar örtün diye zorlarsan zorla, içinde o inanç ve tesettürün gereğini idrak etmiyorsa bunu tam anlamıyla başaramazsın. Bu sadece içki veya domuz eti gibi haram olan bir yiyeceği birine silah zoruyla yedirmek gibi bir şey olur. Bize göre kullanılma bahanesini ortaya atanların amacı; dinde örtünme ve tesettür yok diyemeyenlerin kişiler dini inançlarını yaşamada özgürdür düşüncesinden hareketle bunu savsaklama girişimidir.

Dinin değerleri ortadadır. Namaz, oruç, zekât, haç, haramlar ve helaller bu gün açıkça ortadadır. Art niyetli olmayan ve okuryazar olan herkes bu gün kuran ve sünnetin hangi konuda ne söylediğin öğrenebilir. İsteyen nazmı kılar, isteyen orucu tutar. İsteyen benzer dini emir ve yasaklara uyar. İstemeyen uymaz. Başını isteyen kapatır isteyen kapatmaz buna kimsede bir şey demez sadece tavsiyede bulunur. Allahın dini konulardaki emir ve yasakları konusunda bilgilendirip uyarır. Örtün veya açıl diye baskı yapmak söz konusu değildir. Zaten baskıyla örtünse bile oradan uzaklaşınca yine açacaktır.

Esas itibariyle tesettür aile hukukunu korumak, erkek ve kadının gayri meşru ilişkiler yönüne saparak aile bütünlüğünün zedelenmemesinin hedeflemiştir. Şöyle bir düşünecek olursak; hangimiz anne veya babasının kim olduğunu bilemediği bir durumda olmak ister. Ya da en can alıcı soru; kim eşinin beğendiğiyle birlikte olmasına rıza gösterir? Öyle bir durumda aile saadeti diye bir şey kalır mı? Kim böyle bir ilişki sonucu dünyaya gelecekken kürtajla öldürülmeyi ister? Ya da dünyaya daha yeni gelmiş ve üç günlük bebekken cami avlusuna soğuk bir kış günü bırakılmak ister? Sorular daha da çoğaltılabilir.

Yeni canlanmış bebekten tutunda en yaşlı kişiye varıncaya kadar herkes bir daha fazla yaşamak ister. Çünkü dünya insana hep cazip gelmiştir. Albenili ve cazibeli olarak, insanı aldatacak özellikte yaratılmıştır ki; kimlerin aldanıp, kimlerin aldanmayacağı görülmek istenmiştir. Herkes daha uzun ömre taliptir. Her nefis kolay kazanıp her türlü nefsanî isteğini istediği gibi yaşamaya taliptir. Nefsin istekleri doğrultusunda şekillenecek bir hayat ise bizim ahiret saadetini kaybetmemize, aile huzurunu kaybetmemize, neslin bozulmasına ve dünyaya yeni gelenlerin hayat haklarının ellerinden alınmasına ya da sokaklarda çaresiz kalmalarına, dolayısıyla toplum olarak geleceğimizin huzurunun ve mutluluğunun bozulmasına sebep olmaktadır.

Geleceğimizi de güzel kılmanın yoludur bizim mutluluğumuz ve aile huzur ve hukukunu korumamıza bağlıdır. Mutluluk ise zinayı çağrıştıran giyim tarzından uzak durup, Allah’ın emri gereği tesettürlü giyinmeye özen gösterilmelidir. Tesettürlü giyim tarzımızın yanında kesinlikle yaşamsal ve ruhsal olarak ta buna uygun bir hayat felsefesi doğrultusunda ahlaki yaşamın tüm bireyler olarak topluma sunumundadır.

Sonuç olarak tesettürlü giyim elbette iki dünya huzurunu bulmamız için, namaz kadar, oruç kadar, zekât kadar, vs önemlidir. Tesettürün öncelikle elimizi, dilimizi, kulağımızı, gözümüzü ve kalbimizi kötülüklerden uzak tutmayı başarabilmesidir.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey