4 Kasım 2009 Çarşamba

İNSANLIĞIMIZI KAYBETMEYELİM


Malum hasat mevsimimiz geldi. İnsanoğlu olarak bizde karıncalar misali rızıklarımızın peşinde koşuşturmaya başladık. Hepimiz çalışıp, çoluk çocuğumuzun rızkını kazanmak ve dünya nimetlerinden faydalanmak için çaba sarf ediyoruz. Helal yollardan rızkımızı kazanmaya gayret ediyoruz. Müslüman, Allah’tan korkan ve Allah’ın rızasını uman insanlar olarak öyle yapmak da zorundayız.


Ama bunu yaparken insanlığımızdan ve adamlığımızdan ödün vermeden yapmalıyız. Komşularımızla gereksiz hır gür edip, kargaşa ortamı yaratma malıyız. Üç kuruş menfaat için komşu ve akrabalarımızı huzursuz etmemeliyiz. Komşularımızla sınır sınıra olan tarlamızın sınırındaki ağacın kolları benim tarladan tarafa geçiyor; kestirmeye kalkıyoruz. Kendimize göre haklıyızdır da. Ancak yazın sıcakta da şu ağacın gölgesi biraz büyük olsa da gölgelensek diyoruz. Ağacın benden yana geçen kollarını kes diye dalaşırken, yazın sıcakta o sınırlara ağaç gölgesi aramaya hakkımız olmasa gerek.

Yine başkasının tarlasından kendi tarlamıza hadır haldır geçerken, kendi tarlasına bizim yerden başka geçecek yeri olmayan, yada geçmeye ern musait yer bizim tarlamızken; yok ben tarlamdan geçirmem deme hakkımız da olmasa gerek. Tabi bunda kadastro çalışması yapılırken her şahsın tarlasına geçecek yol belirlemeyen değerli kadastro memurlarımızın ve onlara bilir kişilik yapanlarında kusuru yok değil.

Geçme ve geçirmeme olayına gelecek olursak, mecburen kendi tarlamızı ekip dikebilmek için en müsait yerden ve mümkünse en müsait zamanda geçmek durumundayız. Hepimiz kıyıdan köşeden bir yerden geçiyoruz. Efendim ben geçmiyorum diyecek olursa, kuşlar bile gülerler.

İlla da olmaz diyenlere de şunu söyleyeyim. Son çare mahkemeye gidilir. Men-i Müdahale getirilir. Zorda kalan kişinin tarlasına geçecek bir yol bulunur. Bununda usulü en müsait olan yerden 3 metrelik bir yasal yol vermek oluyor. Şahit olduğum bir kaç tane Men-i Müdahale olayında hep bunu gördüm.

Onun için tarlamızın bir kısmının yola ayrılmasını istemiyorsak, komşularımızı idare etmeliyiz. Kendi tarlalarına en müsait yerden geçmelerine müsaade etmeliyiz. Ama müsait yer varken, tarlanın ortasından geçen ya da tarlanın her tarafını yol yapana hepimizin söyleyecek sözü olur.

Benim tarlam, benim malım deyip, gururdan ve kibirden kasım kasım kasılıp yanına varılmayanlar; benim oğlum, benim kızım diye yanına varılmayanlara da şunu söylemeliyim. Hiçbir şey bizim değil, dünyadaki gördüğümüz her şey bize bir emanettir. Bedenimizden tutun da aldığımız nefese kadar her şey bir emanettir. Bizim olan tek bir şey var. O da ibadet ve salih amellerimizdir. Bu mallar benim diye, bu tarlalar benim diye yıllarca mahkemelerde sürünenler bugün aramızda yoklar. Ama o mallar hala varlar. Bir başkalarının ellerinde emanet olarak bulunmaktalar.

Hazinelerinin anahtarlarını kırk deveye taşıtan Karun da, mallarının hesabını bilmeyen Vehbi Koç ta kefenden başka kirli çoraplarını bile götüremediler öbür aleme. Lakin Allah yolunda hayır ve hasenata harcadılarsa o başka. Peygamberimizin ‘‘ Kişiyi kabre kadar üç şey takip eder. İkisi geri gelir. Birisi onunla kalır. Malı ve akrabaları geri gelir. İbadetleri ve hayır hasenatları onunla kalır.’’ hadisi gereği kişinin amelinden başka her şey burada kalır. Ancak insanların kullanmaya devam ettiği bir hayır yaptıysa, insanlar ve canlılar onu kullanmaya devam ettiği müddetçe sevap yazılmaya devam eder.

Rızık peşinde koşalım. Çalışalım ama bu bilincimizi hiç bir zaman kaybetmeyelim.

Komşularımızın hakkımızda iyi biriydi demelerine ihtiyacımız olacak. Şöyle bir bakalım; komşularımız bizimle şerrimizden korktuğu için mi iyi geçiniyorlar. Peyganberimiz ‘Komşusu, şerrinden emin olmayan kimse gerçek mü’min değildir(iman etmemiştir). [Bezzâr]

İnsan yağmur gibi olmalı …, herkesi ıslatabilmeli… Rahmeti kuşanıp herkese, her şeye merhamet etmeli.. İnsan sözünü; yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara; Kırıp dökmemeli, damla damla söylemeli, ince ince sevmeli… Şefkatli olup kimseyi küçümsememeli, hor görmemeli, kimsenin dalını kırmamalı.. İnsan yağmur gibi, bir görünmeli bir saklanmalı… Öyle ince olmalı ki, ihtiyaç duyan onu dizi dibinde bulmalı, ihtiyaç bittiğinde hiç şikayetsiz ortalıktan kaybolmalı.

Kalın sağlıcakla. Allahın selamı ve rahmeti üzerimize olsun.



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder