11 Kasım 2009 Çarşamba

KUL HAKKINA TECAVÜZ


İnsanların güvenli ve huzurlu bir toplumda yaşayabilmeleri için kul hakkına riayet etmeleri çok önemlidir. Kul hakkına saygı gösterilmesi İslam dinimizin temel ilkelerinin başında gelen ilkelerinden biridir. Çükü İslam dini prensip olarak toplum halinde yaşamayı, tek başıma yaşamaya tercih etmiştir. Toplum halinde yaşamayı tercih ederken de diğer insanların haklarına saygılı davranmayı emretmiştir. Din, can, mal, nesli (ırz ve namus), akıl gibi değerleri koruma altına almıştır.




Hz peygamber bir taraftan insanların ferdi haklarının korunmasına önem verirken diğer taraftan da onların toplum ile bütünleşmesine yardımcı olmuştur. Alış-verişte, ölçü-tartı da hile yapılarak diğer insanların aldatılması dinimizce yasaklanmıştır. Sevgili peygamberimiz ‘‘her Müslüman’ın diğer Müslüman’a canı, malı ve ırzı haramdır.’’ Buyurarak insanların mallarının, canlarının şeref ve haysiyetlerinin her türlü tecavüzden korunmuş olduğunu belirtmiştir.Bu hadisi şerif ve benzer hadislerde de vurgulandığı üzere dinimiz İslam; insanların Akıllarının, mallarının, canlarının, ırzlarının, namuslarının, din ve vicdan özgürlüklerinin, şeref haysiyetlerinin her türlü tecavüzden korumuştur.


Allah ın emir ve yasaklarından sakınmakla yükümlü tutulan müslümanın, herkesin hakkına saygı göstermesi gerekir. Müslüman Allah’ın haklarına riayet etmekle emir olunduğu gibi kul haklarına da riayet etmekle emir olunmuştur. Müslüman kul hakkına riayet ve dikkat eder. Haksızlığa karşı durur. Haksızlığın ağır vebalini düşünür ve her hak sahibinin kıyamet günü hakkını tam ve eksiksiz bir şekilde alacağını bilir. Kul hakkından itina ile kaçınır.


Oysa günümüzde bende Müslüman’ım, bizde Müslüman’ız diyen insanlar Allah korkusu bilmeden her türlü hak ve mal gaspını yapıyorlar. Bugün TV haberlerinde gördüğüm bir haber kanımızı donduracak cinstendi. İki bayan hırsızlık yaparken suçüstü yakalanmışlar. Kaçmaya başlamışlar. Polis o hırsızları takip ediyorken, onlar mahalledeki akrabalarına telefon edip kendilerini polisin onları yakalamaması için bir şeyler yapmalarını istiyorlar. Allahtan hırsızları mahalleye gelmeden polis yakalıyor. Mahalleli de onları polisin götürmemesi için, polise taş ve sopalarla karşı koyuyor. Önlerine barikatlar koyuyorlar. Bu millet, bu halk bu kadar Allah korkusu bilmez hale nasıl geldi.



Benim yaşadığım köyde; gece adam-eşiyle birlikte yatağında yatarken ve diğer oda da askerliğini yapmış oğlu yatarken; adamın başucundaki elbiselerini ve ceplerindeki parayı çalacak kadar Allahtan korkmaz oldu insanlar. Adam uyanır bizi yakalar korkusu olmadan girdiklerine göre her şeyi göze almışlar demektir. Ölmeyi ve öldürmeyi göze almışlar demektir. En önemlisi Müslüman olduğunu söyleyen insanlar bunu yaptığına göre Allahın her türlü uyarılarına rağmen cehennemi göze almışlar demektir. Ya da Müslüman olduklarını söyleseler de kafirler gibi öldükten sonra her şeyin yok olup gideceğini ve çürüyüp toprak olacaklarını zannediyorlar demektir. Ya da kıyamet günü mahşer yerinden, boynuzlu koyunun boynuzsuz koyundan hakkını almadan hiç kimsenin yerinden ayrılamayacağını akıllarına bile getirmiyorlar demektir.


Ama maalesef hakikat budur. Allah ibadetlerinizde eksiklik olduğunda tövbe ederseniz, bana karşı yaptığınız hatalardan pişmanlık duyup tövbe ederseniz, kurtuluşunuz için dua ve niyazda bulunursanız sizleri affederim. Lakin kul hakkı müstesnadır. Size hakkı geçen, hakkını ve hukukunu gasp ettiğiniz kimseler hakkını helal etmedikçe ben bir yapamam buyuruyor.



Kul hakkı deyince sadece kişilerin hakkı aklımıza geliyor olsa da; kişilerin kim olduğunu bilip bilinen haklar konusunda helalleşebiliriz. Kamu hakkından doğan bir kul hakkı vardır ki; bu tüm bir halkın, tüyü bitmedik yetimin hakkıdır. Bunda kimi bulup kiminle helalleşecek hak gasp eden insanlar. Vergi kaçırmaktan tutun, hazine arazisini sahiplenmek, kamu malını çalmaya varan hırsızlık çeşitleriyle üzerimize hakkı geçenlerle nasıl helalleşeceğiz.



Kaçırdığımız vergi, kaçak elektrik kullanma gibi yollarla kaçırdığımız paralardan dolayı, ödenek ayrılamadığı için; yapılamayan köprü, yol, vatandaşa götürülemeyen su, açılamayan okul, hizmet binası, zam verilemeyen emekli ve çalışanların maaşları, ödenemeyen garip ve yoksul insanların ilaç paraları, vs. bunlar tüm vatandaşların haklarının gaspı değil midir? Bunlar ülkemizin geleceği değil midir? Kendilerine kesim sahası açılsın diye orman yakma ve benzeri yollarla kamu malına zarar verilmiyor mu? Ormanlarımız ülkemizin geleceği değil mi?


Mesenlin bir başka yönü de herkes herkesi kendi gibi sanıyor. Bakıyorsun haramdan korkmayan, diğer insanların mallarını çaldığı bilinen insanlar, kapılarını kilitliyor. Hırsızlar ve arsızlar Allah korkusuyla hareket eden insanları iftira ve karalamalar yoluyla yaftalıyorlar.



Sevgili kardeşlerim boynuzlu koyunun boynuzsuz koyundan hakkını alacağı günden ve dünyadayken yaptığımız her şeyden ve emir olunduğumuz halde yapmadığımız her şeyden sorguya ve hesaba çekileceğimizi unutmadan yaşamımızı devam ettirelim. Kul hakkına el uzatmayalım. Dedi kodu, iftira, yalancı şahitlik ve insanlara kötü isimler takmaktan dolayı da kul hakkı doğduğunu unutmayalım. Kamu malı deniz yemeyen domuz değildir. Yemeyene yemediğini bildiği halde sırf onu kötülemek için yedi-yiyor diyen, kamu malı deniz yemeyen domuz deyip yiyendir.


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder