26 Kasım 2012 Pazartesi

ÇANAKKALE GEZİ NOTLARIM-6

24- ŞEHİTLER ABİDESİ


MEÇHUL ASKER ANITI

Şehitler abidesinde isimleri tespit edilen 57 bin şehidimiz adına yapılan şehitliği gezerken sanırım giriş yolundaydı, mezar taşı üzerinde MEÇHUL ASKER yazan bir mezar vardı. Neden Meçhul Asker yazıyor bu mezarda diye rehberimiz Muhammed bey’e sorduğumuzda; Savaş sırasında bir Anzak askeri bir Türk askerinin başını keserek barbar saydıkları Türkleri nasıl öldürdüğünü övünerek anlatmak için ülkesine hatıra olarak götürmüştür. 57 yıl sonra yaptığına pişman olup, mahzeninde yıllarca sakladığı Türk Askeri’nin kesik başının Türk yetkililerine ölmeden önce teslim edilmesi için vasiyet eder. Bunun üzerine çocukları onun ölümünden hemen sonra, 10.03.2003 tarihinde Türk Şehidin kesik başını Avustralya Büyük Elçiliğimize teslim ederler. Türk Yetkilileri de bu şehidimizin anısına, Çanakkale Şehitler Abidesi eski temsili şehitliğinin ön tarafına bir mezar yaparlar ve adını da MEÇHUL ASKER koymuşlar.

İçimizi burkan bu olayı da dinledikten sonra şehitler abidesini dikkatlice dolaşmaya devam ediyoruz.

MEHMETÇİK BÜYÜK ŞEHİTLER ABİDESİ

Çanakkale savaşlarında şehit düşen yaklaşık 253 bin şehidimizi simgeleyen ve dört sütun üzerine oturtulmuş olan bu abide, milletimizin sağlam temellere dayandığının ve yıkılmaz olduğunun bir ifadesidir. Uzaktan bakıldığında Mehmetçiğin M harfi şeklinde gözüken anıtın tavanına mozaikten Türk bayrağı işlenmiştir. Bu muhteşem şehitlik abidesininin ayaklarının üzerinde, denize bakan tarafta deniz savaşlarını, karaya bakan tarafta ise kara savaşlarını anlatan rölyefler bulunmaktadır.
Mevcut abidelerin en görkemlisi olan bu anıt, Türk milletinin yüz binlerce şehit pahasına da olsa vatan topraklarını ebediyen korumak için en zor döneminde bile yedi düveli dize getirebileceğini gösteren bir anıttır.

Seddülbahir bölgesinde Morto Koyu’nun doğu ucundaki denizden yüksekliği 45 metre olan Hisarlık Tepe üzerinde yapılmıştır. Çanakkale Şehitleri Abidesi antik Eleaus'un kalıntıları üzerinde yapılmıştır. Bu abidenin bulunduğu yer; Eskihisar denilen kara çıkarmalarının yapıldığı yermiş. 26. Alay askerlerinden sadece Asteğmen İsmail ile 20 kişilik bir tabur birliği binlerce askere karşı günlerce burayı korumuştur.

41.70 m. yüksekliğindedir. Bu abidenin yapımına Çanakkale savaşları’ndan tam 39 yıl sonra başlanabilmiştir. 1944 yılında Milli Savunma Bakanlığının açtığı proje yarışmasını Mimar Doğan Erginbaş’ın projesi kazanmıştır.

     
İstanbul’da 1952 yılında toplanan Şehitlikleri İmar Cemiyeti anıtın yapılmasına karar vererek bağış kampanyası açmıştır. Türk ulusu bu kampanyaya büyük ilgi göstermiştir. Toplanan paralarla eldeki proje uygulamaya girmiş, 19 Nisan 1954’te Abidenin temeli atılmıştır.1958 yılında açılan ikinci kampanyada 2.386.251 lira toplanmış ve 6 yıl gibi bir sürede yarım kalan abide inşaatı 1960’ta bitirilebilmiştir. 7.5 m. genişlikte, 10 metre aralıklı 4 ayak üzerine oturtulan Abide; müzesi, mermer kaplaması, etrafının ağaçlandırılması gibi unsurlar o zamanlar bitirilememiş, eksikliklerinle beraber törenle açılmıştı. Bu belirtilen eksiklikler günümüzde tamamlanarak Abideye uygun duruma getirilmiştir. 1999 yılında Abide ayakları üzerine o zamanlar yapılamamış 8 adet rölyef, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkanlığının maddi, Arena Televizyon Programı yapımcısı Sn. Uğur Dündar’ın manevi destekleri ile Abide mimarı Prof. Doğan Erginbaş’ın gözetiminde, Prof. Ferit Özşen tarafından yapılarak tamamlanmıştır. Bu rölyeflerde, “Çanakkale’de Mustafa Kemal ve arkadaşları”, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh”, “Nusrat Mayın Gemisi”,“Savaşlarda Düşman Gemilerinin Batırılışı”, “Siperlerde Mustafa Kemal Mehmetçiklerle” ve “Çanakkale’de Topçu Bataryaları”ndan görüntüler yer almaktadır. 2004 yılındaki düzenlemelerde tavanının iç kısmına mat cam seramiğinden Türk Bayrağı yapılmış, daha önce tamamlanamayan çevre düzenlemeleri yapılmıştır. 2007 yılında da depreme karşı güçlendirme çalışmaları yapılmış, altındaki müze alanı genişletilmiştir.

18 Mart 2008'de bayrak direği 70 metrelik yeni direk ile değiştirilmiş. Antalya Büyük Şehir Belediyesi 22.5x15 m. ebadında 337.5 m2 bir bayrak hediye etmiş ve göndere çekilmiş.

Türk milletinin Çanakkale’de kara ve deniz savaşları ile vermiş olduğu mücadeleyi anlatan 45 metre uzunluğundaki dünyanın en büyük anıt rölyefide, yine bu alanda bu anıtın karşısında bulunmaktadır.

KANLI DERE
Şehitler abidesi anıtının bulunduğu Hisarlıktepe’nin kuzeyinden morto koyuna doğru uzanan Kanlıdere kuru dere iken şehitlerimizin akan kanı denizi kırmızıya boyadığı için 25 Nisan çıkarmalarından sonra Kanlıdere olarak tarihe geçmiş ve hala Kanlıdere olarak anılmaktadır.

Kanlıdere'de Parlayan Yirmi İki Süngü hatırasını General Şükrü Naili anlatıyor:

"Çanakkale'de, Kanlıdere sırtlarında idik. Düşman sabahın dokuzunda ileri hatlarımızı bombardımana başlamıştı. Çok zayiat verdiğimiz görülünce yalnız dört manga kuvvetimizin o siperlerde kalması, asıl kuvvetin geri çekilmesi emredilmişti.

Altı saat süren aralıksız bir bombardımandan sonra, saat üçte düşman ateşini kesince ortalığı saran duman tabakası yavaş yavaş dağılıyordu ki, süngü takmış bir İngiliz taburunun, duvar halinde hücum ettiğini gördük. Siperlerimiz arasındaki mesafe altmış metre kadar bir şeydi. Biz zannediyorduk ki, saatlerce bombardıman ateşi altında kalan ilerdeki o dört mangamız erimiş, bitmiştir. Gözlerimiz birden hayretle açıldı. O siperlerimizden yirmi iki süngü parlamıştı... Ve o yirmi iki Türk, o gün tam bir tabur düşmanla süngüleşti.

Tarassut mahallinde, yanında bir Alman subayı vardı. Çenesi avuçlarının içinde, şaşkın, bana Alman askerini nasıl bildiğimi sordu."Mazbut,muntazam iyi bir asker" cevabını verişim üzerine az önce şahidi olduğu,misli az görülen kahramanlık hadisesinin azametiyle çarpan kalbini yumruğu ile bastırarak:"Hayır..."dedi,"Sizi temin ederim ki,bu şartlar altında Alman askeri değil altı saat,hatta yarım saat savaşamazdı.Türklerin cengaver olduklarını çok işitmiştim.Fakat şimdi gördüğüm sahne,bütün söylenenlerin çok noksan olduğunu anlatıyor.Türk askerinin yaman bir kuvvet harikulade bir yaratılışta olduğuna iman ettim."

Çanakkale'nin Ruh Portresi-İbrahim Refik (sayfa:79)


25- SKEW BRİDGE MEZARLIĞI

Şehitler abidesini de ziyaret edip, şehitlerimize birer fatiha okuduktan sonra tekrar Şehitler Abidesi-Seddülbahir-Alçıtepe yol ayrımına doğru ilerliyoruz. Seddülbahir Alçı tepe istikametindeki yolda giderken Skew Bridge İngiliz Mezarlığı anıtını görüyoruz.

Skew Bridge Mezarlığı, Seddülbahir – Alçı Tepe yolunun 50 metre doğusunda, hoş bir ağaç topluluğunun içinde yer almaktadır. Mezarlık, adını, savaş sırasında 500 metre kuzeydoğuda, Kanlı Dere’nin üzerinde bulunan eğik tahta köprüden almıştır. Köprüden bugüne hiçbir iz kalmamıştır. Mezarlıkta toplam 606 kişinin mezarı bulunmaktadır. Bilinen mezarlardan 124’ü İngiltere, 5’i Avustralya, 2’si Yeni Zelanda ve biri de Hint askerlerine aittir. Ayrıca 352 isimsiz mezar yer almaktadır. Bunların arasından, burada gömüldüğüne inanılan, 4 Avustralya ve 125 İngiliz askerlerinin isimleri özel anıt taşlarında kayıtlıdır. 1919 yılından sonra çevredeki küçük mezarlıklar ile birleştirilmiştir.


26- SEDDÜLBAHİR HARUN ÇEŞMESİ
 
İtalyan donanmasının 1911 yılında Seddülbahir ve çevresine yaptığı bombardımanda tek şehit olan Harun adındaki topçu askerimizin anısına yapılmıştır. Şehit Harun’un mezarı Seddülbahir eski köy mezarlığındadır.

27- KANLI ÇEŞME

Doğuş yeri Kanlıdere'dir. Şehitler Abidesi-Seddülbahir-Alçıtepe yol ayrımındadır. Savaş sırasında suyuna kan karıştığı, bir müddet kanlı aktığı ve bu yüzden Kanlı Çeşme denildiği, adının buradan geldiği rivayet edilir.


28- FRANSIZ ANITI VE MEZARLIĞI

Morto Limanı’ndaki Fransız Ulusal Mezarlığı ve Anıtı’nda, 3.236 mezar ve kimliği belirlenemeyen 12.000 askerin kemiklerinin saklandığı dört bölüm yer alır. Anıtsal plakalar, Çanakkale Boğazı’nda, Bouvet ve çeşitli savaş gemilerinde, Fransız denizcilerin verdikleri zayiatları hatırlatır. Fransızların, Müttefik kuvvetleri arasında bulunan, Doğu Seferi Kuvvetleri adı verilen birlikleri Afrika sömürgelerinden ve Avrupa’dan gelen birliklerden oluşuyordu. Bunlar, Türk anıtının (Çanakkale Şehitleri Abidesi) bir kilometre kadar kuzeyinde yer alan, derin bir yarıntı olan Kereviz Dere’deki Müttefik cephesinin sağ kanadının bir kısmından sorumluydular.

Bu Fransız, Cezayir ve Senegallilerden oluşan askerler Kuru Fasulye ve böbrek diye adlandırdıkları Türk mevzilerini almak için savaşmışlardı. Bu bölgede bulunan Fransızlar, Kerevizdere’deki Türk mevzilerini alıp, Müttefik birliklerin Kirte (Alçıtepe) ’ye doğru ilerlemesini sağlamak için yaptıkları taarruzlarda birçok zayiat verdiler. Kerevizdere’deki bu mevzilere ‘Ölüm Çukuru’ adını vermişlerdi.
Bir Fransız tabip subayı Dr. Subin Fransızların “Ölüm Çukuru” dediği bu bölge için şunları yazmıştı: “Her taraf yaralı dolu! Hücum ettikçe artan ölüler karmakarışık yığınlar halinde yatıyorlar... Cesetler şişmiş ve üniformaları üzerlerine sıkı sıkı yapışmış. Bu korkunç bir şeydi.
Dr. Subin’nin savaş esnasında Eskihisarlıktepe’nin çok yakınında Morto Limanı civarında pansuman yeri bulunuyordu. Bu Morto Limanı sefer boyunca cephenin biraz gerisinde olsa da boğazın diğer tarafındaki Kumkale’den yapılan Türk topçu ateşine açıktı. Morto Limanı, 8 Mayıs’ta gerçekleşen İkinci Kirte Muharebesi’nde Anzak Kolordusu’ ndan askerler taarruza kalkıştığında Fransızlar da Alçıtepe’ye ulaşmak için onlarla ilerlemeye çalıştılar ancak sonunda yine Kerevizdere’deki Ölüm Çukuru’nda olduğu gibi çok fazla kayıp verdiler. İstanbul rüyasının umudu Morto koy ve Limanı,“Umut Limanı” olarak anılacaktı. Ama savaştan sonra tersi bir şekilde “Ölüm Limanı” olarak anılmıştır.

Mezarlık, denizden yaklaşık 40 m. yükseklikte Morto koyuna gören bir tepede ve Şehitler Abidesi’ne 1 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Mezarlığın iç kısmında kimliği belli 3236 asker adına dikilen, üzerinde “Fransa için öldüler” ibaresi yazılı 3236 haç bulunmaktadır.

Bu haçların baş kısımları Fransa’nın o günkü simgesi olan zambak şeklinde yapılmıştır. Bu haçların bittiği noktada kimliği tespit edilemeyen 12000 Fransız askerinin kemiklerinin bulunduğu dört adet toplu mezar ve bu toplu mezarların ortasında ise beyaz bir kule bulunmaktadır. Ayrıca mezarlığın anıt kısmında kimliği bilinen 48 ve kimliği belirlenemeyen 2 Fransız subayı için dikili olan özel anıt taşlar bulunmaktadır.

Anıtın güney yüzünde “Fransa’dan Çocuklarına, 1915” yazılıyken mezarlığın giriş duvarında kabartma biçiminde “Ölümsüz Galya’yı Kutsama” yazısı ve Fransa’nın vatan şairi olarak bilinen Victor Hugo’nun  “Zafer” adlı şiirinden dizeler bulunmaktadır.


29- KİRTE DERESİ

Vadi halindeki dere yatağında 1. 2. ve 3. Kirte muharebeleri yapılmıştır.

Birinci Kirte Muharebesi (28 Nisan 1915)
Birinci Kirte Muharebesi, Çanakkale Savaşı sırasında Seddülbahir Cephesi’nde İngiliz-Fransız kuvvetleriyle Osmanlı tarafı arasıda gerçekleşen 28 Nisan 1915 tarihli muharebedir.

Seddülbahir çıkarmalarında 29. İngiliz Tümeni çok kayıp vermiş, 3 tugay ve 9 tabur komutanı muharebe dışı kalmıştı. 28 Nisan1915’e kadar bu cepheye düşman kuvvetleri sadece 3 Fransız piyade taburu ile 20 top bataryası çıkarılabilmişti.

Donanmanın desteğinde 29. İngiliz Tümen komutanı takviye İngiliz ve Fransız birliklerinin taarruzu başladı. Öğleye kadar iyi giden düşman ilerlemesi yavaşlamıştı. Aksine Türk direnişi ise artmıştı ve süngü taarruzuna kalkıp karşı taarruzlarla düşman kuvvetlerini geri çekilmek zorunda bırakmışlardı. Böylece birinci Kirte muharebesi 18.00 da bitmişti. İngiliz ve Fransızlardan 3000 kişi öldürülürken, 2378 Osmanlı askeri şehit olmuştu.

İkinci Kirte Muharebesi (6 – 8 Mayıs 1915)

General Hamilton yapılan taarruzlarda Türklerin yorgun düştüklerini tahmin ederek takviye almalarına fırsat vermeden Kirte Köyü ve Alçıtepe’ yi zapt etmek için İngiliz ve Fransız birliklerini takviye ederek 6 Mayıs’ta taarruza geçirdi. Türklerin 15000 kişilik kuvvetlerine karşılık düşmanın 25000 kişilik İngiliz- Fransız ortak kuvveti bulunuyordu. Yer mevzilere girip başarı elde etseler de yine geri püskürtüldüler. İkinci Kirte Muharebesi’nde üç günlük toplam kaybımız 2000 kişiye yakındı. İngiliz ve Fransız kuvvetleri ise 6500 kişi kaybetmişti.

Üçüncü Kirte Muharebesi (4 – 6 Haziran 1915)

Arıburnu cephesinde Türk Kuzey Grup Komutanlığı’nın 19 Mayıs’ta başlattığı taarruz başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Türk birlikleri çok ağır kayıplar vermişti. Başkomutan General Hamilton Seddülbahir cephesinde şansını bir kere deneyip üçüncü kez Kirte Köyünü ele geçirerek Yassıtepe ve Alçıtepe’ye ilerlemek istedi. Fransız kolordusunun mevcudu 30000, İngiliz kolordusunun ise 31000 idi. Denizden ve karadan 4 Haziran 1915 sabahı başlayan ateş desteğiyle öğleye doğru savaş piyade taarruzu başladı. Tek kazancı 1.5 km lik bir cephede 200-450 metre derinlikteki bir araziyi ele geçirmiş olan Fransız kolordusu taarruzu, 12.Tümen’in karşı savunmasıyla durdurulmuştu. 5 Haziran günü bulundukları siperleri güçlendirme ve muharebe sahasını temizlemekle geçirmişti. Türk birlikleri ise 6 Haziran taarruzunun hazırlıklarını yaparak 9. Tümen gece taarruza başlayıp kaybedilen siperleri geri almıştı. 12i tümen ise elindeki siperleri korumuştu. Üçüncü Kirte Muharebesi sonucunda kaybımız 65 subay ve 4952 er idi.

12 Mayıs 1915 gecesi Muavenet-i Milliye torpidomuz Türk hatlarına ağır kayıplar verdiren Goliath zırhlısına Morto Koyun’da isabet ettirdiği üç torpido ile batırdı. Çanakkale bölgesine gelmesi beklenen U–21 Alman denizaltısı; 25 ve 27 Mayıs’ta Gelibolu yarımadası önlerinde dolaşan Triumph ve Majestic zırhlılarını batırdı. Böylece Türk hatları biraz daha rahatlamış oldu.  (canakkalekutup.gov.tr)


30- SEDDÜLBAHİR KÖYÜ

Ve artık Seddülbahir Köyüne geliyoruz. 1657’de Seddülbahir Kalesi inşasına başlayıp, 1659’da tamamlayan Seddülbahir Kalesinin ustaları ve kale dizdarları eş ve çocuklarını da getirmek suretiyle ilk köyü kurmuşlar. 1914’de 200 hane olan Seddülbahir 3 Kasım 1914 bombardımanından sonra boşaltılır. Gidenler bir daha geriye gelmezler.

Sonradan 1934 ve 1938 ‘lerde Romanya ve Bulgaristan göçmenleri yerleştirilmiştir. Şimdi Turizm yönünden önemli bir köyümüzdür. Eski cami ve minare hatıradır.

31- 1915 SAVAŞ MUHAREBE MÜZESİ



Seddülbahir köyüne girdikten sonra yanılmıyorsam köy merkezinin güneyine doğru biraz yürüdükten sonra müzeyi görüyoruz. Müze özel bir ev olan yerel tarih araştırmacısı Ahmet Uslu'nun 25 yıl boyunca malzeme toplayarak kurduğu 1915 Çanakkale Seddülbahir Müzesi'nde yeni oluşturulan bölmelerle birlikte ziyaretçilerin, cephe gerisindekileri görüntülü olarak hafızalarda birebir yaşayabileceğini müze önünde sohbet ettiğimiz ziyaretçilerden öğreniyoruz. İlk gidişimizde müzeye uğramamıştık. İkincisinde ise ekip olarak girmeme kararı aldığımız için içersini gezemedik.

Müze sahibi Ahmet Uslu, 10 bini aşkın savaş malzemesinin yanı sıra 1915 de cephe gerisinde yaşananları da sergilemek için yaptığı müzesinin ilave odalarda sergiliyormuş. Mankenler kullanarak, cephe gerisinde yaşananları ziyaretçilere sunmuş. Çeşitli yerlere gezici sergiler bile açıyormuş. İnşallah bir daha gidersek içini de gezme fırsatımız olur.


32- SEDDÜLBAHİR CEPHESİ YERLEŞİMİ

Seddülbahir kalesinden önce cephe Osmanlı ordusunun yerleşimi ile ilgili vermek istiyorum. Rehberimizin anlattığı notlarıma göre; 5.ordu komutanı Limon Sanders bizim savunmamızın yönünü değiştirdi. Morto koyu ve Anafartalar koylarındaki 40 bin kişilik orduyu 7 km geri çekerek buralara küçük birlikler yerleştirdi. Söylediğine göre bu bir hata imiş ve düşmanın çıkarmayı kolay yapmasını sağlamaya çalışmıştı. Böylece bir günde bitecek savaşın 8 ay sürmesine sebep olmuştur.  

Wikipedia.org sitesindeki bilgiye göre ise; Çanakkale Savaşı'nın bir parçası olan Seddülbahir Çıkarması, 25 Nisan 1915 tarihinde Seddülbahir bölgesine beş ayrı noktadan yapılmıştır. Her iki tarafın da ağır kayıpları ile sonuçlanan saldırılar yapılmıştır. Sonuç olarak Haziran ayının sonlarında Osmanlı güçleri ilerlemeyi durdurmuş ve çıkarma başarısız olmuştur, daha sonra bu bölgede savaşın sonuna kadar kısıtlı ve etkisiz siper çatışmaları devam etmiştir.
General Hamilton ve Müttefik yüksek komutanlığı çıkarmayı, yarımadanın güney ucunda yapmayı kararlaştırmıştır. Ancak 75 bin kişilik bu kuvvetin Seddülbahir Cephesi'ndeki dar kumsallara çıkartılma olanağı yoktu. Bu yüzden Anzak Kolordusu için başka bir çıkarma sahası belirlenmişti. Bu saha, Kabatepe ile Arıburnu arasındaki sahildir. Dolayısıyla Seddülbahir Cephesi'ne çıkartılan kuvvetler, General Hamilton emrindeki Anzak Kolordusu dışındaki unsurlardı.
Gelibolu Yarımadası ve Çanakkale Boğazı’nın Anadolu yakasının savunmasından sorumlu 5. Ordu Komutanı Mareşal Liman Von Sanders, emrindeki kolordulardan 3. Kolordu’yu Gelibolu Yarımadası’nda, 15. Kolordu’yu ise Çanakkale Boğazı’nın Anadolu yakasında tertiplenmiştir. 3. Kolordu’nun 5. ve 7. Tümenleri Saros Körfezi kıyılarında, (yarımadanın en dar kesiminde) 9. Tümen’ini ise Gelibolu Yarımadası’nın en güney bölgesinde konuşlandırmıştı. 5. Ordu ihtiyatındaki 19. Tümen ise Gelibolu Yarımadasının orta kesiminde tutulmaktadır.
28- İLK ŞEHİTLER ANITI

Tekrar köy merkezine gelip batıya bakan alt kısmına devam eden yoldan yürüdüğümüzde ilk şehitler anıtına ve Seddülbahir kalesinin olduğu yere varıyoruz.

03 Kasım 1914’te müttefik donanmanın yaptığı bombardımanda kale cephaneliğine isabet eden bir mermi, cephaneliği infilak ettirmiş, 5 subay ve 81 erimiz parçalanarak şehit olmuşlardır. Anıt 1986 yılında yapılmıştır.04 Mart 1915’te buraya çıkarma yapan sabotajcı İngiliz deniz komandolarına karşı savaşan 27. Alay 3. Tabur 10. Bölük erlerinden Bigalı Mehmet Çavuş, tüfeğinin ateşleme mekanizması bozulunca, siper küreği ile düşman üzerine saldırarak ağır yaralanmıştır.


29- SEDDÜLBAHİR KALESİ

Ziyarete kapalı olan Seddülbahir kalesi yanlış hatırlamıyorsam ilk şehitler anıtının hemen alt tarafındaydı. Kalenin hemen yakınındaki ilk şehitler abidesini ziyaret ettikten sonra, kaleye de gitmek istedik. Ziyarete kapalı olduğu için yakından görme imkânı bulamadık. 

Çanakkale Savaşları sırasında bu kaleye 2 adet 28, 4 adet 8.8 cm’lik olmak üzere toplam 10 top yerleştirilmiştir. Çanakkale Savaşlarının ilk şehitleri, müttefik donanmanın saldırısı sırasında 03.Kasım.1914 de verilmiştir. Başta kale komutanı Şevki Bey olmak üzere 5 subay ve 81 er ve erbaştan oluşan askerimiz cephaneliğin patlamasıyla şehit olmuşlardır.

Venediklilerin 1656’da Kuzey Ege adalarını işgal etmeleri üzerine padişah IV. Mehmet zamanında Avrupa yakasında Seddülbahir Kalesi, Anadolu yakasında Kumkale Kalesinin yapımına 1657 yılında başlanıp,1659 yılında tamamlanmıştır. Her iki kalenin tüm inşa masrafları Padişah IV. Mehmet’in annesi “Valide Turhan Sultan” tarafından karşılanmıştır. Köprülü Mehmet Paşa’nın Sadrazamlığı sırasında Mimar Mustafa Ağa ve Frenk Ahmet Paşa eliyle inşa edilmiştir.

Köyden birisinin çektiği resimleri birleştirerek sizlere kale içinden bir şeyler göstermeye çalıştım.

Ertuğrul koyu ve İngiliz anıtının da görüntülendiği bu üstteki resimde Seddülbahir Kalesinin karşıdan görünüşü yer almaktadır.  

       
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

23 Kasım 2012 Cuma

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ





Bebek olarak dünyaya gelen insan annesinden başlamak üzere çevresindeki insanlardan bir şeyler öğrenmeye başlar. Onlar gibi davranmak ister. Emeklemeyi, yürümeyi ve zamanla koşmayı öğrenir. Önceleri annesi olsun kimse olmazsa olmasın diye düşünür.

Gün gelir harçlık maddi ihtiyaçlarını karşıma da annesinin yetersizliğini görüp, babanın da önemini kavrar. Birçok şeyi başta anne, baba, ağabey, abla, nine, dede gibi aile bireylerinden öğrense de, büyüdükçe günün gelişen şartlarına paralel hayat boyu ihtiyacı olacak daha başka şeyleri öğrenme süreci başlar.

Çünkü bireylerden başlayarak ülkeyi oluşturan halkların kalkınması; kültür ve medeniyet seviyelerini yükselterek olacaktır. Bu da okul ve öğrenim hayatını tamamlayarak sağlanmaktadır. Her ne kadar kitaplar her türlü bilgiyi yazıp anlatsa da; onları okumak için önce okumayı öğrenmek gerekir. Diyelim ki bir şekilde okumayı öğrendi. Okuduğu birçok şeyi anlamayacak ve birinin ona onun anlayacağı ve aklında kalacağı bir dilin anlatmasına ihtiyaç duyacaktır.

Bunu en iyi bilen kişilerden biri olarak söylemeliyim ki; liseyi bitirdikten sonra okuduğum mesleki alanla ilgisi olmayan dört yıllık açık öğretim maliyeyi birinci sıraya yazarak kazandığımda kitapları görünce anladım ki kendi başıma okumakla tabloları, formülleri, hesaplamaları, vs anlayıp işin içinden öğretmen tutmadan çıkmam zordu, mümkün olmayacaktı.

Öğretmen; ta çocukluktan itibaren, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite, yüksek lisans gibi çeşitli aşamalarda insanları öğretmeyi meslek edinen kişilerdir. Aynı zaman da aile de başlayan ama çok eksik kalan ahlaki ve davranışsal eğitimini de üslenerek kendi yaşantısıyla hem örnek bir model, hem de güzel bir rehberlik ederek hayatlarına yön vererek hayata hazırlamayı meslek edinen kişilerdir.  

Bu güzel amaca yönelik ulvi görevi yerine getiren kişiler, yaptıkları işin öneminin gereği gerek her türlü gerekli bilgiyi onlardan öğrenen öğrenciler, gerekse onların ebeveynleri kendilerine her zaman saygı ve hürmet etmelidirler. Her ne kadar bir günde hatırlanarak ve kutlanarak geçiştirilemeyecek kadar önemli olsa da öğretmenlik mesleği. Ülkemizde kasım ayının 24 ü öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır.

Umulur ki; yılın her günü göstermemiz gereken saygı ve hürmeti hiç olmasa bir gün gösterelim. Bizlere ders verip eğitim ve öğretim veren öğretmenlerimiz emekli olmuşsa saygı ve hürmetle ziyaret edelim. Ziyaret imkânımız yoksa e-mail, telefon veya mesaj göndererek hal ve hatırlarını soralım. Ellerini öpelim. Küçük ama anlamlı birer hediye alalım. Hala öğretmenlik yapan ve öğrencisi olduğumuz öğretmenlere de aynı şekilde saygı ve hürmet gösterip ellerini öpelim.

Eğer öğrenci anne babası isek; eğitim ve öğretim faaliyeti yaparken ne tür sıkıntıları var, soralım. Yapabileceğimiz bir katkı varsa yapalım, eksiklerini gidermeye çalışalım. Öğretmenler günü dolayısıyla, onların toplumdaki önemini ve rolünü bir kez daha idrak edelim. Öğretmenler öncelikle birbirlerine yardımcı olmaya yönelik, kendi aralarındaki sevgi, saygı ve hoşgörü bağlarını kuvvetlendirsin. Sonra öğrencilerin onları örnek alıp öğretmenlerine, arkadaşlarına ve insanlara sevgi, saygı ve dayanışma içinde hareket etme azmini güçlendirsin.

Öğrencisine eğitim ve öğretim yapan öğretmenin tek hedefi olmalıdır. O hedefte onları; onların olabileceklerinin en iyisi yapmaktır. Yine öğretmense öğretmen, hâkim, savcı, doktor, astronot, bilim adamı, sanatçı, hatta siyasetçi ve en önemlisi okuldan sonrada gelişen dünyadaki gelişen ve gelişen bilgi ve teknolojik hareketlerin takibi sağlayacak öğrenme azmini aşılamaktır. Sürekli okuyup araştırmayı teşvik ederek ‘balık yemeyi değil; balık tutmayı’ öğretip aşılamaktır.

Bazı öğretmenler gibi sabah gel okula, zil çalınca ağır aksak sınıfa git, defteri olabildiğince yavaş imzala ve yoklamayı mümkün olduğu kadar ağır yap, kitaptaki dersi yarım yamalak anlat, son dersten çıkar çıkmaz arabana atla git. Öğretmenliğin bu olmadığını, olmaması gerektiğini istemeyerekte olsa dile getirme gereği duyuyorum.

Millet Mektepleri'nin açılışı olan 24 Kasım 1928 tarihi ve Atatürk'ün Başöğretmenliği kabul ettiği tarih olan 24 Kasım gününün yıl dönümü öğretmenler günüdür. 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanan öğretmenler gününün sadece bir gün ile sınırlı kalmayıp, diğer bütün günlerin de öğrenmenler günü olması gerektiğini ifade ederek; tüm öğretmenlerin 24 Kasım öğretmenler gününü kutluyorum.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

15 Kasım 2012 Perşembe

ÇANAKKALE GEZİ NOTLARIM-5



 20-SON OK ANITI

ALÇITEPE (Kirte)

Soğanlıdere’den Behramlı Köyü’ne ulaşılıyor. Sola sapan yol 2 km kadar sonra Alçıtepe Köyü’ne çıkıyor. Sol taraftaki askeri birliğin bahçesinde Alçıtepe Garnizon Anıtı var. On bin kadar askerin kemiklerinin köylüler tarafından toplanıp buraya getirildiği söylenegelir. Onların anısına mermer bir anıt yapılmış.

Resimde de görüleceği gibi Anıtı doğuya doğru geçtikten sonra Alçıtepe köyü hemen anıtın çok yakınındadır. Alçıtepe’nin eski adı Kirte (Kirthea). 150 hanelik Alçıtepe köyü muharebe esnasında boşaltılmıştı. Çünkü bu köy ve bulunduğu tepe 25 Nisan 1915′de yapılan çıkartma harekâtının hedefiydi. Düşman Alçıtepe’ye 1.5 km kadar yaklaşsa da hasar olmamıştı. Yine Rehberimiz Muhammet beyin söylediklerinden aldığım notlara göre Yüzbaşı Şevki Sırtı ve Kerevizdere de 12–13 bin şehit verilmiş. Bir alt paragrafta da göreceğiniz gibi bir başka kaynakta 14 bin şehit verildiği ifade ediliyor.

İtilaf Kuvvetleri gemilerden topçu desteği ile çıkıp Kirte Deresi’nde toplandıkları ve 28 Nisan’da başlayan ve 3 aşamada devam eden Kirte Savaşları’nda on dört bin Türk ve bir o kadar da itilaf devletine bağlı asker öldü. Türk kuvvetleri tüm olanaksızlıklarına rağmen  cepheyi korumayı gene de başarıyorlardı. Yol boyunca görülen Skew Bridge, Redoupt, Twelve Tree Copse, Pink Farm gibi mezarlıklar Kirte savaşlarında ölen yabancı askerler için yapılmış.

Kirte sonradan Mareşal olan Fevzi Çakmak’ın karargâhının bulunduğu yerdi. Garnizon Anıtı’nın solundan dönen toprak yol doğuya doğru Alçıtepe’ye çıkmaktadır.

Alçıtepe Köyü’nün batısına doğru giden yol Son Ok Anıtı’na çıkıyor. Bu anıt 3. Kirte Savaşı’ndaki bine yakın şehit için son kurşunun atıldığı yer olduğu için bu ismi almış burada yapılmış. Cephanesi biten Türk askerinin burada süngü takarak düşmanını püskürttüğü anıtın kitabesinde yazıyor. 07 Haziran 1915’te kazandığımız 3.Kirte Savaşı Zaferini sağlayan 120 mm. Topçu bataryamızın süngü hücumundan bahseder.


Alçıtepe Köyü ile Zığındere Sargı Yeri Şehitliği arasında, köy mezarlığının dışındadır. 1948 yılında devletimiz tarafından Kirte Muharebeleri Şehitleri anısına yaptırılmıştır.

İbrahim Artuç’un 1915 Çanakkale Savaşları kitabında burasının 5.Topçu Alayı 2. Batarya olduğu, İngilizlerin Zığındere’den şiddetli saldırısı üzerine topçu Grup Komutanı Alman Binbaşı Binhold, buradaki batarya komutanı Teğmen Arif’e (Tanyeri) “toplarınızı tahrip ederek geri çekiliniz” emrini vermiştir. Emre uymayan Teğmen Arif, elde kalan son topları ateşler ve ingilizleri ekin biçer gibi biçer. Ardından topçu erler ve çevreden bulduğu toplam 150 askerle buradan Zığındere yönüne süngü hücumu yaptırır. Büyük bir zafer elde ederek Alçıtepe’yi kurtarır. Bu hareket Güney Cephesinin kaderini tayin etmiştir.


21- ZIĞINDERE SARGI YERİ ANITI VE ŞEHİTLİĞİ

ZIĞINDERE SARGI YERİ ANITI

Son ok Anıtı’ndan 1 km. sonra heybetli bir Mehmetçik Anıtı var. Bu tunç heykel Sargı yeri Anıtı’nın nöbetçisi olarak tasavvur edilmiş. Sargı yeri adı burada kurulan seyyar hastaneden geliyor. İngiliz kuvvetlerinde bulunan Gurkalar 28 Haziran 1915′de yaralılara ilk müdahalenin yapıldığı bu seyyar hastaneye baskın düzenlemişler ve yaralılar sağlık personeliyle birlikte katledilmişti.

        
ZIĞINDERE SARGI YERİ ŞEHİTLİĞİ


Seddülbahir’e 4 km. uzaklıkta Zığındere Plaj Mevkii ile kuzeyindeki Sargıyeri Mevkileri arasındaki uzun dere yatağı, Çanakkale Savaşlarında en kanlı çatışmaların geçtiği bölge olma özelliğini taşımaktaymış. Dere yatağının kısmen korunaklı olması dolayısıyla burası her iki taraf için de çok önemliydi. Bunun için birkaç metreyi ele geçirmek için binlerce asker burada hayatını kaybetmiştir.

General Hamilton Zığındere’de başarıya ulaşamayınca 28 Haziranda Zığındere’den taarruza başlamış, gemilerden açılan top atışları karşısında bölgede sıkışan orduya takviye olarak gönderilen 11. ve 6. tümenler ile taarruz güçlükle durdurulabilmiştir. Her iki tarafın da çok kayıp vermesine rağmen istenilen sonuç elde edilememiştir. Bu bölgedeki çatışmalar Seddülbahir bölgesindeki savaşların noktalandığı yerdir. Müttefik kuvvetleri geri çekilirken de en son bu bölgeyi boşaltmışlardır.

Zığındere’nin girişinde plajın hemen arkasında İngilizlerin su sıkıntısını karşılamak için açtıkları demir halka yapımlı bir kuyu halen durmaktaymış. Kuyunun bileziğinde bunu açan mühendislerin isimlerinin yazılı olduğu söylenmektedir.

Alçıtepe köyü hududlarındadır. 28 Haziran 1915 gecesi bu açık hava hastanesini gemilerle bombardıman eden İngilizler burada yaralı olarak yatan Yüzbaşı Kemal Bey ile 25 ve 26. Alaya mensup binlerce yaralı askeri şehit etmişler, insanlık suçu işlemişlerdir.


Zığındere içinde bu şehitlikle beraber dört şehitlik vardır. İlk olarak 1943 yılında yapılmış,1992 yılında da şimdiki haline getirilmiştir. Bir başka bilgiye göre de 1995’te Sargı Yeri Şehitliği yapılmıştır. Şehitlik içindeki anıt 1945 yılında inşa edilmiştir.


Anıtın arkasında resimde görülen yazıda ‘Bu Vatan Kimin’ şiirinden iki kıta yer almaktadır. Anıtın diğer ön yüzünde de bir yazı vardı ama not almadım ve o yazıda ne yazıyordu şu an için bir fikrim yok.

Seddülbahir bölgesi savaşlarında yer alan bir rivayete göre 16 bin, diğer bir rivayete göre 18 bin askerimiz tedavi görürken İngilizlerin saldırısına ve ayrıca İngiliz donanmasının bombardımanına maruz kalarak şehit olmuşlardır. Harfiyat sırasında çıkan şehitlerimizin kemikleri mezarlara konmuştur. Burada 300 er ve 60 subay olmak üzere toplam 360 şehidimizin isimleri mezar taşlarına yazılmıştır. 


Rehbere sormayı unuttuğumuz bu resimdeki figür muhtemelen muharebe sırasında düşman askerine yardım için siperden çıkarak yardıma koşan Türk askerini canlandırıyor olduğu kanısına vardım.

22- ZIĞINDERE NURİ YAMUT ANITI


Zığındere'de şehit olan 16 bin ya da 18 bin vatan evladını yâd ettikten sonra yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yolun bittiği yerde bizleri 1943 yılında 2. Kolordu Komutanı olan ve daha sonradan Genelkurmay Başkanlığı görevini yerine getirmiş olan Nuri Yamut Paşa’nın Zığındere'de şehit olan askerler için yaptırmış olduğu anıt karşılayacaktır.


Bu bölgedeki on bin şehidimizin anısına yapılmıştır. Köylülerin ifadelerine göre, harmanda demet taşıma işinde kullanılan kanatlı öküz arabaları ile 80 araba şehit kemiği toplanmış, bu anıtın altına gömülmüştür. Anıtın içindeki mermer kapak, kemiklerin konduğu yerin ağzıdır.

Nuri Yamut Paşa Çanakkale Savaşları'nda genç bir teğmen olarak görev yapmış ve daha sonradan 2. Kolordu Komutanlığı sırasında Şehit olan arkadaşlarının kemiklerini toplattırıp onlar için bu anıtı inşa ettirmiştir. Anıt bulunduğu nokta itibari ile müttefik kuvvetlerinin en sağ noktasını teşkil etmekteymiş. Ayrıca bu bölge Seddülbahir bölgesinde siperlerin birbirine en çok yaklaştığı nokta olmakla beraber lağım faaliyetlerinin de en çok olduğu bölgedir. Zaten anıtın karşısındaki tarlada İngilizlerin erken patlatmış olduğu lağımın çöküntüsü çok rahat görülmektedir.

Nuri Yamut Anıtı; Zığındere’in batısındaki Keçi Deresi Silahendaz yamaçlarında, Gelibolu II. Kolordu Komutanı Nuri Yamut Paşa tarafından 1943 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Asım Kömürcüoğlu’dur.

FAVZİ ÇAKMAK ANITI

 
Alçıtepe köyündeki mola ve ziyaretten sonra yola devam ediyoruz. Yola köy çıkışından geriye, köye giriş yaptığımız noktaya doğru ilerliyoruz.  Fevzi Çakmak anıtı yazan yolu takip ettiğimiz zaman yol bizi anıta ve Alçıtepe'nin zirvesine çıkarıyor. Alçıtepe Köyü’nün 2.70 km. doğusunda Mareşal Fevzi Çakmak Anıtı bulunmaktadır. Pembe renkli mermerden kare bir kaide üzerinde yukarıya doğru daralan küçük bir sütunun üzerinde bir top mermisi dikine olarak yerleştirilmiştir.

Aynı zamanda bu tepe 2. ordu, 5. kolordu komutanı Fevzi Çakmak'ın karargâhına ev sahipliği yapmaktaydı. Karargâhın bulunduğu noktada şuan  Kolordu Komutanı Mareşal Fevzi Çakmak anısına 1941 yılında yapılmış bir anıt bulunmaktadır.  Temmuz ayında bölgeye gelen Fevzi Çakmak Paşa, Anafartalar grup komutanlığını Mustafa Kemal'den devralıncaya kadar savaşı bu noktadan yönetir. Çanakkale Savaşları’nda 5.Kolordu komutanı olan Mareşal Fevzi Çakmak anısına 1941’de yapılmıştır.

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK HARP KARARGÂHI


Bu anıtın köye gidiş istikametine göre 300 m. uzağında ve yolun sağında ise, Mareşal Fevzi Çakmak’ın savaş karargâhının yerini belirten bir anıt dikilmiştir. Bu anıtın dikildiği yer 1915 Çanakkale Savaşlarında 5. Kolordu Komutanı iken Mareşal Fevzi Çakmak'ın harp karargâhı olarak kullandığı yer olarak bilinmektedir. Anıt beyaz mermerden olup, beyaz mermerden kare bir kaide üzerinde ikinci bir kare kaide ve onun üzerinde de yukarıya doğru daralan bir dikili taş şeklindedir. Anıtın tümü alçak bir duvarla çevrilmiştir. Yolu 1968 yılında 2. Kolordu Komutanlığı tarafından muntazam hale getirilmiştir.

Kitabesinde şunlar yazılıdır:
“BURASI SAYIN MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN BÜYÜK HARPTE (ÇANAKKALE MUHAREBELERİNDE) 5 NCİ KOLORDU KOMUTANI İKEN, MUHAREBE İDARE YERİDİR. 1941”

Üzerinde bulunduğumuz tepe 25 Nisan 1915 günü müttefik donanmasının ele geçirmeyi planladığı hedef olmasına karşın hiçbir zaman ele geçiremedikleri noktadır. Müttefik ordusunun bu tepeyi ele geçirmek istemesinin nedeni; büyük toplarını bu tepeye yerleştirerek boğaz savunmasındaki merkez tahkimatımızı bombalayarak susturmak ve böylece mayın tarama gemilerinin boğazda rahat çalışmasını sağlamak. Bunun sonucunda da donanmasına İstanbul’un yolunu açmayı hedeflemişti.

Tepe sahip olduğu bu özellikten dolayı stratejik bir konumda bulunmaktaydı. Bu sebepledir ki savaş boyunca Alçıtepe diğer adıyla Kitre Tepesi müttefik donanmasının savaş boyunca hedefi olmuştur.  


ÜSTEĞMEN NAZİF ÇAKMAK


Atatürk Anıtı’nın önündeki alanda Mareşal Fevzi Çakmak’ın küçük kardeşi olan Üsteğmen Nazif Çakmak adına yapılmış olan bir anıt bulunmaktadır.


Üsteğmen Nafiz Çakmak 9. Tümene bağlı 64. Alayda bölük komutanlığı görevi sırasında 8 Ağustos 1915 günü Yeni Zelanda kuvvetlerine karşı tepeyi savunurken şehit olmuştur. Anıtın üzerinde: “Mareşal Fevzi Çakmağın kardeşi Üsteğmen Nazif Çakmak burada bölüğünün önünde süngü hücumu ile düşman siperlerine atıldığı sırada şehit olmuştur. 8 Ağustos 1915” yazmaktadır.

Her ne kadar anıtın üzerinde burada şehit olduğu ibaresi yer alsa da; yaralandıktan sonra Nazif Çakmak’ın bugünkü çeşmenin bulunduğu alan olan ve savaş sırasında insansız ara bölge durumundaki alana götürülerek orada şehit düşmüş olma ihtimali kuvvetlidir.

23- YARBAY HASAN BEY ANITI

Mareşal Fevzi Çakmak anıtını ziyaret ettikten sonra geldiğimiz yola devam ediyor ve Alçıtepe köy çıkışına geliyoruz. Yol burada ikiye ayrılıyor. Yola Kaymakam (Yarbay) Hasan Bey Şehitliği yazan tabelanın gösterdiği yönde devam ediyoruz, ileride karşımıza bu tabelanın aynısından bir tane daha çıkıyor.

Kerevizdere muharebelerinin geçtiği alanda şuan 6. Tümene bağlı 17. Alay komutanı Yarbay Hasan Bey'in şehitliği bulunmaktadır.  

Bu anıt savaşlar sırasında, bu bölgede asteğmen olarak görev yapan,1955 yılında Gelibolu II. Kolordu Komutanlığı yapmış olan Orgeneral Muzaffer Alankuş tarafından Fransız cephesindeki Kerevizdere Şehitleri adına yapılmıştır.
Fransızlar ve sömürgeleri olan Senegalli (uzun palaları ile meşhur siyahî askerler) ve Tunuslu askerlerle çarpıştığımız bu bölge süngü süngüye, boğaz boğaza çok kanlı muharebelere tanık olmuştur. Bu muharebelerin birinde 11 Temmuz 1915 de Yarbay Hasan Bey şehit olur. Bu muharebe de Yarbay Hasan Bey ile birlikte tam 13 alay komutanı şehit olmuştu.

Kerevizdere'ye  gelen her ziyaretçinin bilmesi gereken en önemli olaylardan biri şudur. 11 Temmuz günü başlayan Fransız deniz ve kara topçusunun atışları birinci hattımızı mezbahaya çevirir. Kerevizdere adeta cehennemi andırmaktadır. Bu koşullar altında Fransız askerleri Kansızdere’ye kadar iner. Muharebe Sargıyerinde devam eder. Dereye kadar geçen muharebelerde üç alay komutanını şehit veririz (Yarbay Hasan Bey’de bunlardan biridir). İkinci hattan, iki gün boyunca düşmanın bombardımanını ve arkadaşlarının durumunu gören Türk askeri en sonunda isyan eder ve 13 Temmuz 1915 günü emirsiz bir halde siperinden fırlar. Ateş altında 500-600 m koşarak Fransızların üstüne saldırır. İkinci hatta bir bölük zorlukla tutulabilmiştir, tutulmasalar onlarda saldırıya geçeceklerdir. Neredeyse çökmek üzere olan birinci hat dolayısı ile Kerevizdere böylelikle kurtulmuş olur.

Bu muharebeler Fransızların atmış olduğu ve Türk askerlerinin  çıkardığı sesten dolayı Kara Kedi ismi taktıkları bombalar ile meşhurdur.

Yarbay Hasan Bey’in ölümü ile ilgili olarak rehberimiz Muhammet Beyin anlattığına göre şöyle bir olay cereyan etmiş. Kerevizdere muharebeleri bitince cesetler arasında dolaşırken yaralı bir yunan askeri tarafından hançerlenmiş. Alayda imamlık yapmakta olan alay müftüsünü çağırarak kuran okumasını istemiş ve ‘ve la havle ve leguvvete ille bilehil aliyyil azım’ dedirtmiş. Bu esna da kıbleye doğru dönerek ‘Ya Rasülüllah niçin zahmet buyurdunuz’ diyerek şehit olmuş.     
 
Son yıllarda askeri kayıtlarda yapılan arşiv araştırmalarında, Osmanlıca metnin yanlış okunmasından kaynaklanan bir hata bulunmuştur. Anıtın üzerinde yazdığı gibi 17.Alay 5.Tümene bağlı değil, Albay Süleyman Şakir Bey’in komutasındaki 6.Tümen’e bağlı olduğunu, 17.Alay komutanının Yarbay Hasan Bey değil, Binbaşı Hüseyin Bey olduğu,11 Temmuz değil 12 Temmuz 1915’te şehit olduğunu 6.Tümen Ceridesinden ve Süleyman Şakir Bey’in anılarından anlıyoruz.


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey



Kaynaklar:

1- *Serçin ERDOĞAN *Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Harp Tarihi Yayınları, “Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Çanakkale Cephesi Amfibi Harekat”, 5. Cilt 2. Kitap, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1978.
2- http://www.canakkalerehberi.org/tr/kaleleranitlarimizsehitliklerimizbazi-yabanci-mezarliklar
3- http://www.ezberim.org/turkiyeden-tatil-mekanlari/45902-canakkale-sehitlik-anit-ve-mezarliklari/

13 Kasım 2012 Salı

ÇANAKKALE GEZİ NOTLARIM-4

15- FEYZULLAH EFENDİ MEZARI 

Peksimetçibaşı Ahmet Ağa’nın oğludur. Mısır’daki Osmanlı Ordusunun defterdarlığını yaparken, yurda dönünce İrad-ı Cedid defterdarı olmuştur.1807 yılında Çanakkale’deki topların tamiri, kale ve tabyaların düzenlenmesi için padişah III. Selim tarafından görevlendirilmiştir.

19 Şubat 1807 tarihinde Amiral Duekworth komutasındaki İngiliz donanmasının boğazdan içeriye geçişini engelleyemediği için III. Selim tarafından suçlu bulunup idam edilmiş ve Kilitbahir Kalesinin arkasına defnedilmiştir. 1939 tarihinde şimdiki okulun bahçesinde mezar taşı bulunmuş, mezarı 1962 tarihinde şimdi bulunduğu Rumeli Mecidiye Tabyası girişine taşınmıştır. (http://www.canakkalerehberi.org/tr/kaleleranitlarimizsehitliklerimizbazi-yabanci-mezarliklar)

18 Ağustos 2011 tarihli haberlerde yer haber konuyla ilgili habere göre:

Çanakkale Gelibolu Yarımadası'nda, Kilitbahir Köyü yakınlarındaki Deniz Zaferi kahramanlarının yattığı Mecidiye Şehitliği'ne bitişik mezarda Osmanlı'nın ünlü matematikçi ve mühendisi Feyzullah Efendi'nin yattığı ortaya çıktı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır, Çanakkale Boğazı ıslahında görevli Feyzullah Efendi'nin görevindeki başarısızlığı ve ihmalkârlığı üzerine 1808 yılında İngiliz Donanması'nın boğazı geçip İstanbul’a gitmesine neden olduğunu, bu gerekçeyle de dönemin Padişahı Sultan 3. Selim'in emriyle idam edildiğini söyledi.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır, 18 Mart 1915'te şehit olan askerlerin yattığı Mecidiye Şehitliği'ne bitişik olan ve mezar taşında Osmanlıca kitabe bulunan mezarın yaklaşık bir yıl boyunca izini sürdü. Mezar taşıyla ilgili bilgi ve belgelerin az olması nedeniyle araştırmasını yaparken kimi zaman zorlandığını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Sayılır, kısa süre önce çalışmasını tamamladı. Mezarın, Çanakkale Boğazı ıslahı için görevlendirilen ve zamanın ünlü mühendis ve matematikçisi Feyzullah Efendi'ye ait olduğunu belirledi. Boğazın kontrolü için topların yerleştirilmesinde ihmali olduğu ileri sürülen Feyzullah Efendi'nin 1 Şubat 1808'de karşı konulamayan İngiliz Donanması'nın boğazı geçip İstanbul'a gelmesine neden olduğu gerekçesiyle Sultan 3. Selim'in emriyle idam edildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Sayılır, "Şehitliğe bitişik mezarda yatan Feyzullah efendi, bir dönem Boğazı geçen İngiliz donanmasına engel olmadığı için idam edilmişken. Mezarının bitişiğindeki şehitlikte yatan kahramanlar ise 18 Mart 1915'de Çanakkale’yi geçilmez kılan dedelerimiz" dedi.

Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır’ın Şehitlik bölgesinde Feyzullah Efendi'nin mezarına ilişkin açıklayıcı bir bilginin yer almaması ve ziyaretçilerin mezar hakkında çeşitli söylentiler ileri sürmesi üzerine yaptığı aştırmalarına göre şunları söylüyor: "Mezar Türkçe bir açıklama yoktu. Sadece Osmanlıca kitabe bulunuyordu. Yaptığım araştırma sonucu önemli bulgular elde ettim. Feyzullah efendinin denizcilerin bulundukları yerin mevkisini anlayabilmeleri için daha sonraları John Handley’in yaptığı güneşle ufuk düzlemi arasındaki açısal mesafeyi logaritmayla ölçen seyir cihazına ait önemli bilgileri içeren 'Muhazarat-ı Feyziye' adında bir yazma eseri bulunuyor. Feyzullah Efendi'nin, 1804 yılında kaleme aldığı bu eserin birer kopyasının İstanbul Eyüp'teki Hüsrev Paşa Kütüphanesi ile Yıldız Sarayı Kütüphanesi'nde olduğunu belirledik. Kitabın ilk sayfasında Feyzullah Efendi'nin, renkli portre resmi mevcut olup, kitabın sonunda ise Osmanlı'da görevli İngiliz bir mühendisin Antuan Jojsheru'nun, eserin önemiyle ilgili yazmış olduğu bir övgü dolu yazısı vardır. Feyzullah Efendi, Peksimetçibaşı Ahmet Ağa'nın oğludur. Gençlik yıllarında görev yaptığı Muhasebe Kalemi Kâtipleri içerisinde güzel yüzlü Feyzi olarak bilinirdi. Zimmet Halifesi ve Baş Muhasebe Vekilharcı daha sonra Ziya Paşa'nın Mısır'a gidişinde ordu Defterdarı ve orduyla Mısır'dan dönüşünden kısa süre sonra da İrad-ı Cedid Defterdarı oldu. Edirne Vakası üzerine diğer birçok devlet adamı gibi kendisi de azledildi. Feyzullah Efendi kendinden emin bir duruş ve tavra sahipti. Vakur bir şekilde başını yukarı kaldırarak gezme alışkanlığı vardı. O dönem, Yeniçeriler Nizam-ı Cedid fikrini savunanlara karşı öfke ve kin besliyorlardı. Ancak Feyzullah Efendi'nin kibirli tavrı kendisine yönelik nefretin bir derece daha artmasına neden olmuştu. Düşük derece bir devlet adamıyken kısa sürede defterdarlığa yükselmesi sebebiyle birçok kıdemli devlet adamı arasında kendisine karşı nefret uyanmasına sebep olmuştu." diye konuştu.

Yine ÇOM Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır: "Osmanlı'nın ünlü matematikçisi ve mühendisi Feyzullah Efendi'nin, idamından sonra gömüldüğü Kilitbahir Kalesi yakınlarındaki mezarının, 1980 yılında buradan alınıp, uğruna can verdiği Çanakkale Boğazı'nı en net gören, Işıldak Mevkii yakınındaki bölgeye, Mecidiye Şehitliği yakınana taşındığını kaydetti. (http://www.istanbulhaber.com.tr/haber/sehitlikteki-mezarin-sirri-cozuldu-92491.htm)

16- HAVUZLAR ŞEHİTLİĞİ VE ANITI
        
Bu şehitliğimiz Kerevizdere’de şehit olan subay ve askerlerimizin anısına, Çanakkale Şehitlerine Yardım Derneği tarafından 1961 yılında yapılmıştır. 6 metre yüksekliğindedir. Anıtın bir yüzünün üzerinde; 2.Tümen Kurmay Başkanı Yzb. Kemal, 126.Alay Yaveri Selanikli Mülazım İsmail, Kırşehirli İbrahimoğlu Hüseyin Çavuş, Nasuh Onbaşı, Kelecikli İbrahimoğlu Hüseyin, Eskişehirli Mehmetoğlu Abdurrahman, İnegöllü Mehmetoğlu Mustafa, Ankaralı Kadiroğlu Sadık, Konyalı Mikailoğlu Şerif Ali, Çankırılı Elvanoğlu İbrahim’in adları yazılıdır. Burası 18 Mart Boğaz Savaşında 4 adet 12 cm. muhasara topunun bulunduğu, savaş sırasında askerin cepheden geri döndüğü ve cepheye sevk edildiği çok önemli bir lojistik merkezidir. Bu mevki seyyar sargı yeri olarak da kullanılmıştır. Gerçek bir şehitliktir.

Şehitliğin olduğu yerde isimsiz 10 a yakın şehit mezarı vardı.1959 yılında buradaki mezarlar toplanmış, bugünkü şehitliğin olduğu yere toplu olarak gömülmüştür. Yine aynı yıl 2.tümen den Yüzbaşı Kemal Bey’inde Çanakkale hastanesi yakınlarındaki mezarı tespit edilmiş ve Havuzlar Şehitliği ne askeri törenle nakledilmiştir. 1961-1962 yıllarında da Şehitler İmar Cemiyeti tarafından bugünkü anıt ve çevre düzenlemesi yapılmıştır.  
17- SOĞANLIDERE ESKİ ŞEHİTLİĞİ

Havuzlar Şehitliğinden  sonra  yola devam ederken Soğanlıdere Hastane şehitliğine varmadan önce sağ tarafta ağaçlar ve çalıların içinde kaybolmuş küçük bir şehitliktir. Bu mütevazı şehitliğin girişindeki mermer levhada da “bu şehitlik 1915 Çanakkale muharebeleri sırasında Soğanlıdere cephesi ileri hatlarına karşı girişilen hava saldırısı sonucu şehit düşen bir onbaşı ile dokuz ere aittir” yazmaktadır.

Kilitbahir Köyü’nün Soğanlıdere mevkiindedir. 1915 savaşlarında hava bombardımanı sırasında şehit edilen bir onbaşı ve dokuz er anısına inşa edilmiştir. Toplu şehitliktir. 1979 yılında 2.Kolordu Komutanlığınca yaptırılmıştır.

Yine rehberimiz Muhammet Ogün 62 tane irili ufaklı gemi uçak gemisi de dâhil boğazda bulunuyordu. Boğazın en geniş yeri olan 8 km genişliğindeki Soğanlıdere vadisinin hizasında bunlardan oşin de dahil olmak üzere 18 tanesi sulara gömülmüştü. 


18- SOĞANLIDERE HASTANE ŞEHİTLİĞİ

Soğanlıdere hava şehitliğinden birkaç yüz metre ileride bizleri Zeytinburnu Belediyesinin yaptırdığı ve 2005 senesinde T.C. Başbakanı tarafından açılan Soğanlıdere hastane şehitliği karşılayacaktır. Şahver Kıraç’ın tasarımını yaptığı bu yeni şehitlikler tepeden bakıldığında ay-yıldız şeklinde görülür. Anıt ay ve yıldız şeklinde figürize edilmiş olup yıldızın ortasında bulunan sivri yapı ise şehitlerimizin Allah’a yükselişini temsil etmektedir. Mezar taşları da asker miğferi şeklinde sembolize edilmiştir. Alanda olduğu belirlenen askerlerimizin tek tek isimleri mermerlere işlenmiştir. Soğanlıdere Şehitliğinde 600 şehidimiz yatmaktadır.
Gerçek bir şüheda kabristanlığı olan Soğanlıdere de savaş zamanında burada kurulu olan hastanelerde tedavi edilirken şehit olan askerlerimiz yatmaktadır. Rehberimiz Muhammet beyin söylediğine göre; Soğanlıdere vadisi 18 Mart için hazırlanmış kıyı set bataryalarının yanında dört tümen hastanesine ve güney grubu komutanlığının erzak ve ambar depolarına da ev sahipliği yapmıştır. Kısacası Türk askerinin yemeğinin pişirildiği ve dağıtılmaya başlandığı yerdir Soğanlıdere.

Bir noktaya daha dikkatleri çekecek olursak Soğanlıdere şehitliğine varmadan evvel yolun sağ tarafında yıkık bir harabe gözükür. Burası Melek Hanım reviridir. Melek adında bir hanıma ait olan çiftlik; 18 Mart 1915 Çanakkale muharebeleri sırasında melek hanım sargı ve hastanesi olarak kullanıldı. Aynı şekilde askerlerimizin tedavi edildiği yerlerden biri olma özelliğine sahiptir.

Şehitliğin girişinde ki kitabede her ne kadar burada 600 şehit yatıyor yazıyor olsa da Soğanlıdere’nin binlerce Mehmetçiğe ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. Soğanlıdere şehitliğinin son özelliği ise karma bir yapıya sahip olmasıdır. Şehitlerin memleketlerine baktığınız zaman her yöreden askerin olduğu görülecektir.
(Soğanlıdere ile ilgili resimler Çanakkale 18 Mart üniversitesi çalışmalarından alınmıştır.)


19-ŞAHİNDERE SARGI YERİ VE TEĞMEN MUSTAFA EFENDİ ŞEHİTLİĞİ


Soğanlıdere şehitliğini ziyaretimizden sonra yola  devam ediyoruz. Behramlı köyünü geçtikten sonra karşımıza Şahindere şehitliğini gösteren tabela çıkacaktır. Bu arada Behramlı köyü muharebe esnasında da mevcudiyetini korumaktaymış, düşmanın boğazı geçerek ulaşma durumu vuku bulmadığı için diğer bazı köyler gibi boşaltılmamıştı. Sulak ve korunaklı olan coğrafyasından dolayı Şahindere olarak bilinen bu bölge büyük sargı yerlerine ev sahipliği yapmıştır. Soğanlıdere ile eş zamanlı olarak 2005 yılında açılan gerçek şüheda kabristanlarımızdan biridir.

Alçıtepe Köyü yöresinde bulunan ve eski adı Şahindere olmakla birlikte, Şehitler tepesi olarak ta bilinen bu şehitlikte on binden fazla şehidimiz yatmaktadır. özellikle seddülbahir de yaralananaların gömüldüğü yer olarak bilinir.
Mimari yapı olarak Soğanlıdere ve Kocadere şehitlikleri ile aynı yapılandırılmıştır. Aynı şekilde hilalin içerisinde başında enveriye kabalağı bulunan asker kafaları bulunmakta fakat Şahindere’nin şöyle de farklı özellikleri vardır. Şehitlerin memleketlerine bakıldığı zaman büyük çoğunluğun Ege’li olduğu göze çarpacaktır. Şehitlikte 1., 2., 5., 6., 7., 10., 11. tümenlere mensup ve bu hastanede şehit olmuş askerlerin baş taşları hala görülmektedir.


















Gerçek Şehitliktir. Şahindere Şehitliğinde isimleri tespit edilen 1969 şehidimiz yatmaktadır. Bazı kaynaklara göre 2177 şehidimiz yatmaktadır. Bu şehitliğimiz 2005 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yaptırılmıştır. Çanakkale Savaşlarının 90.yıldönümü olan 18.03.2005 tarihinde törenle açıldı. Gerçek şehit Mezarları şehitliğin dışında güney ve batı taraflarında yer alır.
Şehitlik alanında  park yeri ve tuvalet ihtiyacı giderme yeri vardır.


TEĞMEN MUSTAFA EFENDİ MEZARLIĞI

İzmir ve çevresindeki gençlerden oluşturulan ve daha önce kanal harekâtına katılan 10. Tümen, bu harekâttan sonra Çanakkale cephesindeki yerini almıştır.

18 Eylül 1915’te şehit olan 10.Tümen 30. Piyade Alayından 1886 doğumlu Ali Şadi Oğlu Üsteğmen Mustafa Efendinin demir kafesli kabri şehitliğin batısındadır. Bu kabir Şehit Kabristanların arasında demir parmaklılıklarla çevrili bir şehit mezardır. 18 Eylül 1915 günü şehit olan teğmenimizin mezarını kimin yaptırdığı ise bilinmiyor. Bu kabir 1945 yılında yapılmıştır. Kitabesinde şöyle yazılıdır :“Vatanın şanlı ve genç şehidi, vazifesinin şerefli ve aziz kurbanı, Mülazım Sani Ali Şadi Efendi mahdumu Mustafa Efendi.”

Ama mezarın çevresine bakıp İhtiyat Zabiti Münim Mustafa’nın da dediği gibi “O kahraman, yiğit Türk askerleri” nin baş taşlarını görünce akıllara İstiklal Marş’ımızın şu dizesi geliyor:

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.


O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır  rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Kaynaklar:
1- http://www.canakkalerehberi.org/
2-http://www.canakkalekutup.gov.tr/
3- http://www.canakkalesavaslari.gen.tr