23 Kasım 2009 Pazartesi

BEREKETLİ VE HELAL KAZANÇ






El emeği göz nuru olarak bilinen ve emek yani çalışıp çabalama mahsülü olarak nitelendirilen helal kazanç ile ilgili peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: ‘‘ Hiçbir kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah’ın peygamberi olan Davut (a.s.) da kendi elinin emeğini yerdi.



Kişinin çalışarak sağladığı kazanç ve mallar en hayırlı ve bereketli kazançlarıdır. Sorumlu bulunduğu aile fertlerinin geçimini helal kazançtan temin etmeye çalışan kişi Allah’ın sevgisini ve hoşnutluğunu kazanır. Allah’ın sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmak ise bizlerin bu dünya da yapabileceği ana hedefimizdir. Allah (c.c.) : ‘‘insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.’’ (Necm Suresi 39) buyurur. Peygamberimiz ise tembelliği ve asalak bir böcek gibi başkalarının sırtından geçinmeyi yasaklamış ve: ‘‘ sizden herhangi biriniz ipini alıp da dağdan arkasına bir bağ odun yüklenerek getirip satması dilencilik yapmasından çok daha iyidir.’’ diye buyurmuştur.



İslam dini Müslümanların meşru ve helal olan yollardan kazanç elde etmelerinin istemiştir. Rızkımızı helal ve temiz olan yollardan elde etmemizi istemekte ve haram olan yollardan elde edilecek kazancı men etmektedir. Haram yollardan elde edilen kazançla helal olan mal-mülk ve rızklarımızı kirletmememizi istemektedir. Peygamberimiz bir önceki sözüne benzer bir şekilde: ‘‘ Birinizin urganını alarak sırtında odun getirip satması ve böylece Allah’ın lütfuyla, kendi ayakları üstünde durması insanlara el açmasından daha iyidir.’’ Buyurarak insanları çalışmaya, çaba göstermeye teşvik etmiştir. Bu bağ ve bahçede yapılan çalışma olabileceği gibi, zihin ve bilgi gücüne dayanan çalışma olarak da değerlendirilebilir.



Yüce yaratıcımız Allah insanlığın zarar göreceği her şeyi haram, faydalanacağı, insanlığın iyiliğine olan güzel şeyleri de helal kılmıştır. O halde Rabbimizin ortaya koyduğu helal ve haram sınırlarını asla aşmamalı ve helal kazanç peşinde koşmalıyız. Devlet hastanesindeki doktora muayeneye gidiyoruz. Özel muayenehanesine gitmediysen karşıdan bakıyor. Sıradan bir iki ilaçla gönderiyor. Özel muayenehanesine gittiysen seni hastanenin kapısında karşılıyor. O zaman devletin hastanesini tüm imkanları senin oluyor.



Devlet veya özel kurumlara eleman alınacağı zaman, kimin alınacağına karar verecek olan kişiye rüşveti gösterdin mi tamam, bir şekilde o iş senin oluyor. Ondan sonra saat onda işe gelmeler, hatta aybaşında gidip maaşı alıp yan gelip yatmalar başlıyor. Hizmet bekleyen haklı vatandaşı azarlamalar, haklı olarak işinin bir an önce yapılmasını istedi diye, devlet görevlisine mukavemet suçlamaları başlıyor. Bugün git yarın gel demek için bin bir dereden elek ile su getirmeler, mesai saatinde çay içmeler, afaki muhabbetler aşlıyor. Tandık biri geldi mi, işe rüşvet girdi mi sıra bile beklemeden çabucak olmazlar oluveriyor. Devlet gelin buraları özelleştirelim deyince devletin malını sattırmayız çığlıkları yükseliyor. Senin derdin devletin malı değil; özel şirket gelince, özelleşme olunca, sende işi aksatınca kapının önüne konulma korkusudur. Sana verilen görevi layıkıyla yapsan, yapmak niyetin olsa, devlet işi- özel şirket ayrımı yapmadan adam gibi çalışırsın. Hak hukuk bilir maaşını vatandaşın verdiği vergilerden aldığını düşünür, ailene ve geçimini sağlamak zorunda olduğun kişilere helal kazanç yedirirsin. Memleket için, malını sattırmam dediğin devlet için kaytarmadan çalışırsın. Üretim yaparsın ve devletini kalkındırırsın.



İnsan hayatını devam ettirebilmek için çalışmak ve üretip kazanmak zorundadır. Çünkü kişinin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin ihtiyaçlarını karşılaması için çalışması farzdır. İnsan yeryüzünün her tarafından istifade ederek meşru yollardan rızkını aramak hakkına sahiptir. Ancak çalışırken ilahi buyruklara ve kanuni düzenlemelere uygun olarak davranmak ve iş ahlakına riayet etmek mecburiyetindedir.



İslam dini; çalışanların birbirlerine sadakatle sarılmalarını, işlerinde hile ve aldatma yapmadan, insanları ve devleti kandırmadan çalışmalarını emir ve tavsiye eder. Yüce Allah; ‘‘ Ey iman edenler, Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri haram edinmeyin. Allah’ın size rızk olarak verdiğinden helal, iyi ve temiz olarak yiyin’’ (Maide Suresi 87-88) buyurarak, rızkımızı helal ve temiz olanlardan elde etmemizi istemekte, haram yollardan elde edilecek kazancı men etmektedir.



Peygamberimiz; ‘‘ cennet ehlinin üç sınıf olduğunu, bunlardan bir sınıfın ailesi kalabalık olduğu halde harama el uzatmayan, haramdan uzak kalan kimseler’’ olduğunu bildirmiştir. İslam, insanları meşru emek ile kazanç elde etmeye teşvik ederken, gasp, kumar, rüşvet ve faiz gibi davranışları kesin olarak yasaklamıştır. Çünkü bu saydığımız islamın yasak ettiği şeyler insanlarda haksız kazanç, kolaycılık, hazır olanı elde etmek, başkalarının hakkına göz dikmek gibi davranışların gelişmesine neden olur.



Bununla beraber yüce dinimiz meşru bir emek ile elde edilen kazancın bereketli olduğunu, alın teri ve el emeğinin kutsal olduğunu, meşru kazancın kişiye dünyada rahat ve huzur kazandıracağını bildirmiştir. Ahiret için ise sevap kazandırıp, asıl hayat olan ebedi hayatımızı karartmayacağımızı bildirmiştir. Allah’ın rızasını kazanmayı hedefleyen Müminlere ve tüm insanlara, huzur ve emniyeti sağlamanın yollarını göstermiştir.


Dinimiz çalışma hayatına da titizlikle eğilir. Bir Müslüman’ın, kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmasını, helal olan meşru yollardan geçimini sağlamasını teşvik eder. Bunu yaparken diğer insanların hak ve hukukunu çiğnemeyi, başkalarına zararı dokunacak kazanç yollarını, kaçınılması gereken haram işler arasında sayar. Onun için peygamberimiz kendisi şöyle dua etmiş ve bize de helal rızk kazanma noktasında nasıl dua edeceğimizi öğretmiştir. Ve şöyle demiştir: ‘‘Allah’ım bana helal rızk nasip eyle, beni haramdan koru. Lutfunla beni başaklarına muhtaç etme.’’ demiştir.



Sonuç olarak az da olsa en bereketli kazanç, en bereketli gelir helal olan yollardan kazanılan gelirdir.





Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder