31 Aralık 2009 Perşembe

DENİZE GİRMEK KESİNLİKLE YASAK



Şöyle bir fıkrayı hep dinlemişizdir belki, ama gelin birde benim kalemimden dinleyin. pardon kalemden dinlenmez okunur. İsterseniz okuyun. Tabi yine de siz bilirsiniz. Türk, alman, İngiliz ve Amerikalıların yer aldığı çeşitli milletlerden insanların bulunduğu gemi denizin ortasında su almaya başlamıştır.



Geminin yönetim sorumlusu geminin batmakta olduğunu görüp, herkesi güverteye toplayıp, tek kurtuluş yolunun atlayıp yüzerek sahile ulaşmak olduğunu söylese de, onları bu konu da ikna edememiştir.


Yardımcısı tayfa; Dur demiş onları ben ikna ederim demiş. Almanlar bir tarafta, Amerikalılar bir tarafta, İngilizler bir tarafta ve Türkler bir tarafta toplansın demiş.


İngilizler, sizin gibi birinci sınıf asil ve akıllı bir milletin insanlarına batmakta olan bir gemide batacağını bile bile beklemek yakışmaz demiş. Onlar atlayarak yüzüp karşıya geçmişler.


Almanlara gemi batacak lütfen, rica ediyorum denize atlayarak yüzüp karşıya geçin demiş. Onlar da atlayarak yüzüp karşıya geçmişler.


Amerikalılara ise; deniz suyunun çok faydalı olduğunu ve bu denizde yüzmenin ömrü uzattığını söylemiş. Onlar da atlayarak yüzüp karşıya geçmişler.


Türklere ise denize girmek kesinlikle yasaktır. Sakın denize girmeyin demiş. Bizimkilerde yasağı duyunca atlayıp yüzerek karşıya geçerek gemiyle beraber batıp ölmekten kurtulmuşlar.


Biz türler olarak hep yasakları delmeyi, aşındırmayı ve kanunları çiğnemeyi maharet sanmışızdır. Bana yasak işlemez diye düşünürüz.


Oysa kanunlar uyulmak içindir. Yasalar biz vatandaşların hak ve özgürlüklerini korumak için değilmiş gibi davranırız. Evet her bireyin hak ve özgürlükleri vardır. Kişilerin hak ve özgürlükleri başkalarının hak ve özgürlüklerine mudahale noktasında sona erer.


Mesela hak aramak bahanesiyle terör estirip başkalarına ve onların mallarına zarar verirlerse bu özgürlük değildir. Bu ve benzeri hak ve özgürlük gasbı yapılan durumlarda kul hakkı oluşur. Yüce yaratıcımız Allah kullarına kul hakkı ile hayvan hakkı ile gelmeyin içerikli ayetlerle, diğer canlıların haklarına mudahale etmememizi istemiştir. Bakışımızla, sözlerimizle, eylemlerimizle krdeşlerimi kırdığımızda kul hakkı oluşur. İçtiğimiz sigaranın dumanı ile diğer insanlara rahatsızlık verdiğimiz için de haksızlık oluşur. Her hak sahibi hakkını öbür dünya da eksiksiz olarak alacaktır.


Yeni çıkan kanunlara göre kapalı alanda sigara içme yasağı olmasına rağmen bizim milletimiz inadına kapalı alanda sigarayı içmek için çaba sarf ediyor. Yani tamda yukarıda ifade etmeye çalıştığım hikayedeki gibi oluyor. Acaba bizim türk milletine yapılmasını istenen iyi ve güzel şeylere yasak deyip, yapılmaması istenen kötü ve çirkin şeylere de serbesttir dememiz ve kanunları da o yönde çıkarmamız mı gerekiyor.


Ama şuda kesin olarak bilinmeli ki kendisine saygısı ve sevgisi olan kişiler başkalarına saygı ve sevgi duyar.


Kendisinin haklarına ve özgürlüklerine saygı duyulmasını isteyen kişiler başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı duyar. Kendisinin değerli biri olduğunu düşünen kişiler başkalarına değer verir. İnsanı insan yapan değerler; hayata bu minvalde davranış ve düşünceler ile bakabilmekten geçer.


Feyzullah Kırca
Akbaslar Köyü / Dursunbey

23 Aralık 2009 Çarşamba

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -11




Selam sana ey insanları ebedi barış, ebedi varış ve ebedi kurtuluş menziline ulaştıran gül yüzlü sevgili! Kışın bahara, gecenin gündüze, ölümün dirilmeye bir beste olduğunu, ruhlarımızın bedenlerde birer emanetçi olduğunu, varlık aleminde baki olanın sadece yüce yaratıcımız olan Allah’ımız olduğunu tebliğ eden gül yüzlü sevgili sana selam olsun.



Hüsran denizinde hayatlarımız boğulurdu. Umutlarımız cehalet karanlığının girdabında kaybolurdu. İnsanların hayatlarında gurur üstüne gurur, kibir üstüne kibir dururdu. Gözbebeklerine kasevetli hüzünler oturur, amel defterlerimize günah kar fiiliyatımızın gonklarının nabzı vururdu. Cehalet ve küfrün karanlıklarından imanın asude iklimine varılmaz, karanlığın kalbine imanın ve islamın nurlu imzaları atılmazdı. Ebedi kurtuluş yolunda hilalin hükmü kalmaz, Kabe’ye yönelişin önemini kavrayamazdık. Karanlık gecelerin siyah perçemlerini aydınlatan ay yüzlü sevdalarından haberdar olamazdık gül yüzlü sevgili sen olmasaydın.



Ayın yüreğine doğru uzanan o şefkatli elinin mübarek parmağıyla mehtabın titreyen gamzesi ikiye bölünmezdi. Allahın kelamı kuran-ı kerimin aşkına yelken açıp, gönülleri fethetmek için sefer çıkanların zamansız mekanlara ve mekansız zamanlara yaptığı sırlarla dolu yolculukları bilinmezdi sen onlara yüce yaratıcının ilahi aşkını haber vermeseydin. Allah aşkı ile kurtuluşu düşleyen özlemlerine kanat vuranların gönül seccadeleri serilmezdi gündüzün müjdeci şafaklarına. Karanlık gecelerin nurlu sabahlarını görmezdi gözler. Her inişin bir yokuşunu, her zorluğun bir kolaylığını, her hüznün sonrasında sabredenlere bir huzuru vermezdi Allah gül yüzlü sevgili hatırın olmasaydı. Ayrılık vuslata, zayıflık metanete, siyah beyaza, nefret sevgiye, zulmet hakka ve adalete, karanlık aydınlığa ve ölüm hayata beste kar olmazdı.



İnsanlığın kanayan yaralı kalpleri gül kokunla sarılmazdı. Yetimlere, öksüzlere, zulme uğrayanlara, hakkı yenen mağdurlara merhamet edilmez ve şefkatle davranılmazdı. İlim öğrenmenin farz olduğunu bilemez, mukaddesata saygıyı bilemez, onunda rengi kırmızı deyip gül diye ateşlere sarılırdık. Biz gül diye dikenleri derleyip atamızdan böyle gördük deyip işin içinden çıkmaya çalışırdık. Hayata umutla bakmak yerine, hazan bahçelerinden gazallar toplamayı denerdik gül yüzlü sevgili sen olmasaydın.



Şimdi cennet bahçelerine girmek ümidiyle yanan gönüllerimiz hazan sarısına dönerdi. Yürekler sana Allah yolunda ölümüne sevdalanmaz, gönüller hasret ateşinle yanmaz, kışta ve cahalet karanlığında gelenler ebedi hayat baharını soluklamaz, ölümsüzlük şerbetini yudumlamazdı. İnsanlığın gördüğü en mükemmel ve muhteşem inkılab gerçekleşmezdi, sen amcan Ebu Talib’e ‘ güneşi sağ elime ve ayı sol elime koysalar bu davadan vazgeçmem’ demeseydin gül yüzlü sevgili.



Gül yüzlü sevgili rahmet peygamberimiz anam babam sana feda olsun derecesinde sevgimiz olmasaydı, canım arzular seni ilahi sözü söylenmezdi. Biz kullar sen haber vermeseydin Sırat-ı Müstekımin varlığından haberdar olamazdık. Yollar kıblede karar kıldı diye sen bize Allah’ın vahyini doğru bir şekilde söylediğin için. Dünyaya kul ve köle olup irtifa kaybedenler hala var olsa da, gurur ve kibirlerinden zirveye çıkanlar olsa da, senin ilahi tebliğlerin doğrultusunda hidayete erenler, gayya kuyularından kurtulamazdı. Nefse tutsak olan duygular yüzünden parça parça olan yürekler, kapkara bir kömür gibi kararan kalpler sen bize yol göstermeseydin gönüller bir türlü gül bahçesine dönmezdi.



Azgın tufanlar içinde aciz kalanlar, haksızlıklar içinde biçare kalanlar, çaresizliği göğüsleyemezdi sen sabrı ve metaneti öğütlemeseydin. Amellerde ve gönüllerde hayırlar fethedilemezdi ve şerler de fiillerden defedilemezdi. Baki olanı unutup fani olanların peşinde koşup ah etmeye devam ederdik hakikati bize göstermeseydin. Hidayeti ve hakikati bize gösterip, ilahi kurtuluş için kalplerimize rabbimizin ve sevgili peygamberi olan senin sevgini yerleştirdiğin için sana binlerce teşekkür ederim. Kıyameti mahşerde kurtuluşa eren ümmetlerinden olmayı yüce rabbimden niyaz ediyorum.


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey


20 Aralık 2009 Pazar

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -10




Rahmet yüklü hidayet bulutları biz adem oğlunun üzerine yağar mıydı sen olmasaydın. Kuranın manasını senin öğretilerinle anlamayı şükürler olsun Allah bize nasip etti. Sen olmasaydın hilalin ışığı yanmazdı. Cehalet ve zifiri karanlıklar aydınlanmazdı. İnsanlık alemi Cebrail aleyhisselam vasıtasıyla Allahtan c.c. den aldığın ilahi vahyi tebliğ etmeseydin; İslam şerefiyle ve hidayetiyle bahtiyar olup, kurtuluş yolunu bulamazdı. Vahyin emsalsiz güzellik ve müjdelerinden feyiz almak için yol bulamazdı hidayet ehli insanlar. İlahi ve hakiki felaha biat etmek için akabe biatlarına gelen saadeti ebediye yolcusu sahabeler. İlahi aşkın miracına beş vakit namaz ile çıkacak olan gönüllerimiz, Allahın büyük nimeti olan akıllarımızın da hüsnü kabulü ile secde kar oldu sayende gül yüzlü sevili.



Önceleri Mekke, hicretinden ardından da Medine’den yayılan ilahi davet bütün dünya ile birlikte Allah’a hamd ve şükür bizleri de sardı. Dinin, duanın ve ibadetin nuru, hakikatin güneşi sinelerimize sağanak sağanak yağdı. Kainata dar gelen yüce rabbimizin aşkı, küçücük kalplerimize sığdı. Yüreklerimiz Allah nidalarıyla dalgalandı. Sevda yaylasından Mevla’ya ulaşan yolun, sadece senin izinden gitmekte olduğunu ve hayat tarzını hayatlarımıza tatbik etmekte olduğunu sen bize öğrettin sultanım.



İç alemimizde çözülmeyi bekleyen binlerce buzulun, binlerce kör düğümün, kalbimizi mesken tuttuğunun ve nasıl çözüleceğinin sırlarını bize sen öğrettin. Yüreğimizdeki kin ve nefret dağlarını eritip, hak ve başkalarının haklarına zarar vermeyen özgürlük anlayışına, adalet ve hoşgörüye dönüştürmeyi bize sen öğrettin. Nefsani arzularımızı dizginlemeyi, kalbimizi işgal eden buzulları iman ateşiyle eritmeyi bize sen öğrettin gül yüzlü sevgili sultanım.



Ölmeden önce kalbimizi hesaba çekmeyi, Allah rızası için sevmeyi ve onun rızası için buğz etmeyi bize sen öğrettin. Yaratılanı sevmeyenin yüce yaratıcıyı sevemeyeceğini, merhamet etmeyene merhamet edilmeyeceğini, din kardeşliğinin kan kardeşliğinden daha önce geldiğini bize sen öğrettin. Din kardeşliğinin kan kardeşliğinden önce geldiğini öğrettiğin içindir ki; baba ile oğul, abi ile kardeş Bedir’de, Uhut’ta, Hendek’te ve diğer gazalar da dinleri için birbirleri ile savaştı.



Kalbimize gül cemresi ve senin gül kokun düşmeden dünyamıza bahar gelmezdi. Senin kainata can veren muhabbetin olmasaydı, cenneti müjdeleyen baharların getirdiği yemyeşil bir sevdanın nuru yüreğimizi sevgi ummanı haline getirmezdi. Gözyaşlarında dalgalanan rahmet ummanları gönül sahillerimize vurmazdı. Yol gösterdiğin ebedi kurtuluşa ermek umuduyla dualar arşa yükselmezdi. Seher vakitlerinde yüce yaratıcının aşkıyla Allah’ım gül yüzlü sevgilinin hürmetine bizleri affeyle nidaları duyulmazdı.



Gül yüzlü sevili sultanlar sultanım! Bizim yolumuzu aydınlattığın için, bize hidayet ve kurtuluş yolunu gösterdiğin için, kalplerimizdeki kördüğümlerin çözülmesine vesile olduğun için sana sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Salat ve selamlarımı gönderiyorum. Güneşin dünyadaki başka diyarları da aydınlatmaya gittiği şu saatlerde, başak gönülleri de ısıtmaya gittiği şu saatlerde, kalemi keğıdı alıp elime seninle dertleşmek, sana hasret duygularımı yazmak, yalnızca sana yazmak ve yalnızca seni özlemek geliyor içimden.




Feyzullah Kırca
Akbaşlar köyü / Dursunbey


14 Aralık 2009 Pazartesi

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -9





Karanlığın içinde kedi gözlerden yansıyan ışıklar gibi, sana yeniden doğuşlarım filizlenirken uçurumların yamaçlarından, yıkıntıların içinden sağlam çıkmanın telaşındayım. Kaybedişlerimin top yekün sebeplerini gömüp bir an önce harabe bedenimin mezarlığına, yeni kaybedişlere yelken açan yanımı asıyorum mendireğe. Gururlanma insanoğlu öleceksin bir gün deyip kendime, dönüyorum bir an önce tüm kaybedişlerimden.



Bu güne kadar öylesine kaptırmışız ki kendimizi, fani dünyanın aldatıcı cazibesine. Kendimiz bile inanır olduk bile bile söylediğimiz kuyruklu yalanlarımıza. İşlediğimiz bile bile lades günahlarımızdan öteye geçtikte, başaklarını da arkamızdan çağırır olduk. Birde kendi günahlarımız yetmezmiş gibi onların günahlarını yüklenmeyi vaat ederek, onları da senin yolundan ayrılmaya çağırır olduk, cehennem ateşini hiçe sayarak.



Oysa her güzel gelen şey bitmeye mahkum idi. Gerçekler dikilince ebedi dünyamızda kurulacak Mahkeme-i Kübra da, hiç bir fiilimiz ve düşüncemiz gizlenmeden ayna gibi karşımıza. Derin ve uzun bir rüyadan uyanır gibi uyanacağız sonsuzluk diyarına. Ama şimdilerde aldanmışız bir kere. Sonsuzluk durağının istasyon şefi sanırız kendimizi. Sanki bu hayat hiç bitmeyecek gibi yaşamanın, sıhhat ve boş vakitlerimizi heba etmenin telaşındayız. Son durağa geliyor olmanın umursamazlığında gününü gün etmenin telaşında gafil insanlık.



Helal rızık kazanmanın telaşındayım onun için karıncayı örnek alırım kendime. Ahreti kazanıp kurtuluşuma ermek için getirdiğin ilahi kitap kuran-ı kerimi örnek alıyorum kendime. Bu devirde o da günah mı olurmuş, buda günah mı olurmuş diyenlere bakmıyorum bir an bile. Yıkmayı değil yapmayı, yoksulun elinden tutmayı, kini ve nefreti değil hoşgörü ve barışı hakim kılmayı istiyorum. Onun için seni örnek alıyorum ey kainatın sultanı gül yüzlü sevgili! Çevremde sevilen bir kişi olmak istiyorum ama sevmiyor insanlar hakikatleri söyleyenleri. Halkıma faydalı bir kişi olmak isteyenlerin önlerine acımasızca koyuyorlar enva-i çeşit dikenleri.



Yüce Mevlamın ismini anmak istiyorum kendimden geçinceye dek, Eyyup peygamberi örnek alıyorum. Becermiyorum. Çünkü; parmağıma diken batsa acısına dayanamıyorum. Oysa o diline gelinceye kadar tüm acılara dayanmıştı. Diline gelince yaralar rabbinin ismini anamam diye yakınmıştı. Sonsuza dek rabbime ve sana bağlı kalmak için Bilal-i Habeşi’yi örnek alıyorum. Beceremiyorum. Çünkü; sıcağa dayanamıyorum. Oysa o yakıcı güneşin çöl sıcağında dayanmıştı kocaman kayalara. Adaleti hakim kılmak için Ömer Bin Hattap-ı örnek alıyorum. Beceremiyorum. Çünkü; bu bilgi, cesaret ve beceri istiyor. Oysa o bir kişi haksızlığa uğrar diye uyumayıp sabaha kadar geziyordu. Yaratılana saygıda kusursuz olmayı istediğim için Yunus Emre ve Veysel Karanı bana örnek olsun diyorum. Herkese hoşgörülü olup sevgiyle kucak açmak için ‘gel ne olursan ol, bizim kapımız ümitsizlik kapısı değildir’ diyen Mevlana Celalettin Rumi bana örnek olsun diyorum. Onlar gibi olmanın hayalini bile kurmaktan acizim gül yüzlü sevgili!



Kevser suyundan bir damla, göz göze geleceğimiz bir anla, günah karda olsalar affet ya Rabbim diyecek şefaatında, bize de yer var mıdır acaba? Günah kar benceğize bir kurtuluş umudu var mıdır ey sultanlar sultanı gül yüzlü sevgili?



Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey



11 Aralık 2009 Cuma

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -8




            Tutuşup hasretinle kavrulur nice bedenler. Kavuşmak ümidiyle nice tenler sana uçarlar. Bir mızraktan çıkan ok gibi yalnızlık saplanır sana sevdalı yüreklere. Ve gözlerden oluk oluk yaşlar akar. Bütün renkler yeşil beyazdır senin baktığın yerde. Ebedi karanlığa gömülür bin bir nefsani arzu ve gökler sana sevdaya donanır.


             Ebrehe’nin ordusuna karşı zümrüt gagalı ebabil kuşları senin geleceğini haber vermişti. Ebrehe feryat ederken seni ebedi aşk ile bekleyen Kabe-i Muazzama’yı yıkmak için deden Abdülmuttalib’in koruduğu. Filleri ise inatla sana sevgiyi isbat etmeye durdu Kabe’ye giden yolda.


             Bir şahadet uğruna sana açılan elin, parmağında gül biter. O şahadet ki Allah birdir, Allahtan başka ilah yoktur. Sen gül yüzlü sevgili Muhammed onun kulu ve elçisidir diye yükselir sana inanan her bir imanlı nefsin dudaklarından arşa. Seni peygamber olarak görebilmek ve nübüvvet yolunda sana yaren olabilmek için yalvardı Allah’a Nevfel bin Varaka ilahi aşkla.

             Bedenler irade-i cüziye denen mefhum ile özgür olsa da, yanlış atılan adımlar ve hatalar yaşamsal olarak kalır hep, göz açıp kapar gibi geride. Nefislerimizin arzularına boğun eğdik ve aldandık desek ne olur ki; geçen günler geçmiştir. Son pişmanlıklar geri döndürmez geçip giden zamanı. Artık dönemeyiz geriye, yön tek, aynı yere varacak çaresiz bütün yollar, hangi yönü seçersen seç. Ansızın kaçar gideriz dünyadan, uyanacağız o gün rüya sanacağımız fani hayattan gerçek hayata. O gün bize senden başka kim şefaat eder ey gül yüzlü sevgili?

             Hasretin çökünce şu garip gönlüme, yaşlar dolar gözlerime. Susar dilim, özler gözlerim ilahi aşkınla yanar ağlarım. Seni seviyor olmanın coşkusuyla yaşamanın mutluluğunu ve hazzını yaşamaya çalışıyorum. Deniz gülümser uzaklardan, gökyüzü gülümser, gündüz güneş, gece ay ve yıldızlar gülümser senin sevgini sana sevgiyle dolu yüreklerimize. Gecenin ve gündüzün İsrafil aleyhisselamın dahi sevgi esintilerini getirir yüreklerimize.
             Senin yokluğunda kelimeler yitik, mana öksüz şimdi. Cümle varlığımız aşk-ı sukuta daldı. Gözlerim keğıtlara dalar, bomboş bakarım. Acizaneyim ey sultanlar sultanı gül yüzlü sevgili, sana duygularımı yazmak gelir içimden. Dedim ya bundan da acizim, beceremem.


Feyzullah Kırca
Akbaşlar köyü / Dursunbey


7 Aralık 2009 Pazartesi

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -7




Rabbimin adıyla coşarak döner hu hu diye pervaneler. O’nun adını zikreder bütün ağaçlar ve çiçekler. Miraç gecesinde görme şerefine nail olduğun yüceler yücesi Allah’ın yolunda Aşk-ı derya ile kendinden geçer divaneler. Divaneler dini sorumluluktan yoksun olsalar da, Allah’a ve sen gül yüzlü sevgiliye karşı akiliz diyenlerden daha bir sevgiyle dolu sineler. Dillerimiz yüreğimizdeki güvercin pusularını geçerek, benliğimiz hakikate ulaşsın diye yineler.



Karanfiller dikelim gönüllerimizdeki sana hasret kıraç bayırlara. Sana sevgilerinden adını yazar göçmen kuşlar gökyüzünde geçerek sıralara. Kırılmış ve sarı başaklara dönen umut dolu gönüllerimiz kurtuluşu dilerde, günah kar benliğimiz çıkar yine de yollara. Sevgi yüklü, kurtuluşu ve cenneti gösteren gözlerini biz göremedik. Ama biliyoruz sevgi dolu ve bulutları yırtarak miraç’a çıkan ve ümmetinin kurtuluşu için Allah’a yalvaran düş gemisi gözlerini. Sevgi dolu gözlerinin verdiği cesaretle çıktık cennet dilediğimiz yollara.



Islak yastığıma ilahi hüznün düşünce sana sevdaya düştü bir kez daha gönlüm aciz. Sen bizim yakınımızdasın aslında, biz senen uzaklaştığımızın farkında değiliz. Üzerimize yeşil beyaz La ile he illallah Muhammed erasulullah yazan kadifeler serilsin de taşınsın kurtuluş sahiline gönül bahçelerimiz. Erisin şefaat sancağının gölgesin altında manevi benliğimiz. Cehennem çukurlarına bu bedenimi yatırmadan, hayal ettiğimiz misk kokulu saçlarının arasında kaybolmadan ilahi aşk atlasında kurtuluş ve bağışlanma dehlizlerine doğru kulaç atmadan kapanmasın şu fani dünyaya günah kar gözlerimiz.



Işık senin yüzüne vurduğu için aydınlık gelir bize. Yağmur senin göğsüne vurduğu için serinletir çevremizi. Rüzgar senin tenine değip geldiği için asrı saadetten günümüze, daha bir huzur getirir esişlerinde bize. Biz yine de sana susadık. Ey gül yüzlü sevgili özlemin cennet kokusu bize. Sen öksüzler sultanısın. Kuranın ilk bülbülü, bahtiyar kalplerin aşkla açan gülüsün.



Bundan böyle sokak çocuklarının üşümüş ellerini ısıtmak isteyecek bizimde ellerimiz. Kimsesizlerin yanan yüreğine bir avuç su taşıyacak ellerimiz. Nerde bir yardıma muhtaç varsa onu arayacak gözlerimiz. Nifaklar derlemek için değil, sevdalar ve hoşgörü dolu beraberlikler için olacak naçizane sözlerimiz ve eylemlerimiz. Daha bir aydınlık ve umutlu bakar belki hakikatlerden gafil gözlerimiz.



Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey


3 Aralık 2009 Perşembe

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -3



Kalbimize girdiğin yollara pusular kurulmuş ey gül yüzlü sevgili. Artık insanların gönülleri insanlara kavuşmuyor. Anka kuşları dirilmiyor. Garip ve gurabaların diyarından kırlangıçlar geçmiyor artık. Bizim için gidişin hüzünlü bir sonbahardı. Sen gittin de aşk ve iman kalplerden ve gönüllerden çekildi.


Oysa gözleri seni gördüğü için hayatları daha bir güzeldi sahabenin. Sözlerini programlanmış bir robot gibi dinler ve anında uygulardı o güzel insanlar. Sözlerin ise o kadar güzel, o kadar yumuşak, o kadar etkileyiciydi ki, güneşin bile yüzünü güldürürdü. Susuşun dahi ibret dolu bir kitaptı. Anlamı vardı her bir söz ve davranışının. Bakışın canlara can katardı. Duruşun dağların bile başını dik tutardı.


Senin gül kokun cennet kokusunu hatırlatır bize, ey gül yüzlü sevgili sana kavuşmak cennet çiçeğidir. Sonsuz genişliklerin sırrını sen anlattın bize. Biz senden öğrendik, senin hayatını izleyerek öğrendik hakikatleri. Bebekler senin tebessümünü içiyor anne sütünden önce. Kelebekler seni bulabilmek için alabildiğine çırpar kanatlarını.


Çöldeyim sanki susuzum sözlerin bana Leyla’dır. Kuyularda Yusuf’um sözlerin bana Züleyha’dır. Sevgin, bize Yakup’un Yusuf’a olan sevgisidir ey gül yüzlü Seyda’m. Ateşlerde İbrahim ben görmek şerefine nail olamadığım, hadisçilerin ve alimlerin anlattıklarından öğrendiğim gözlerin bana derya. Sancılar içinde Meryem’im bakışın bana Hz İsa. Yaralar içinde Eyyub’um hasretin bana şifadır. Vuslata ermek için şu daracık göğsümün kafesinden çıkmayı bekliyorum.




Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -6


Ey gül yüzlü sevgili ve Allah’ın kutlu elçisi!

Yollarımıza sen çıkmadan önce sonu karanlıktı yoların. Başlar haddi olmayarak gezerken kaf dağındaki bulutların arasında, ruhlar ve bedenler birbirinden kopuktu. Viran olmuştu ruhlar, aslında kalakalmıştı kafalar göçük altında. Kurtuluşu isteyen Adem oğlu ise yol gösterici bir gül aradı hep gülistanda. Sonra biz insanlığı kurtarmak ve bize kurtuluş yolunu göstermek için sen geldin fani dünyaya gül yüzlü güller sultanı.


Senin yaşadığın ve ilahi nurunla alemleri aydınlattığın zamanda biz yaşamadık. Ben yaşamadım. Onun için gözlerinin bakışları hiç değmedi gözlerimize. Senden yüzyıllar sonra dünyaya geldik. Sen dünya hayatına teşrif edip, görevini ikmal ettikten ve ebedi aleme hicret ettikten on dört yüz yıl sonra merhaba diyerek gözlerimizi açtık fani dünyaya. Ama ilk olarak ‘‘Allahtan başka ilah yoktur. Muhammed onun kulu ve elçisidir’’ diye okundu kulağıma ve tüm Müslüman bebeklerinin kulaklarına. Hiç tereddüt etmedik sana inanmakta ey gül yüzlü sevgili! Getirdiğin ilahi vahyi hemen kabul ettik. Buyruklarını ve bize örnek yaşamını öğrendik.

Seni görmesek de dünya gözüyle senin gösterdiğin yolda yürüyor olmanın sevinç resitaliyle her bir yanımız şaha kalkıyor. Saklanamaz bir çağlayışla sana kavuşmak ve Kevser havuzundan bir yudum su içmekle ilgili özlem duygularımız taştı. Beklenen ve özlenen kavuşma anında, biz günah kar ümmetlerine karşı yüzünde belirecek tatlı bir tebessümü düşünerek zincirledim yüreğimi. Ta ki ellerin tutuncaya kadar tövbe kar ellerimden. Gözlerinin sevgi dolu ve tatlı tebessümlerinin hayalini kurmaktayım.


İpi kopmuş tesbih taneleri gibi darmadağın olmuş Müslümanlar. Özgürlüklerimiz arsız, vicdansız ve hoşgörüden yoksun prangaların ucunda tutuklu kaldı. Kabus gibi siyah yürekli ve acımasızca kimyasal bomba atan siyah kelebekler hayallerimizi bile ipotek altına aldı. Dünlere ve ve can çekişen bu günlere hala dur diyemedik. Yarınları bir an önce kurtarmak gerektiğini çoğu zaman düşünemedik. Biz Müslümanları bölüp parçalayıp, sonrada onların dökülen kanlarıyla beslenenleri yüzyıllar boyu göremedik.

Yüreklerimizdeki barış ve hoşgörü güvercinlerimiz, önlerine kurulan derin pusuları geçerek sana ve ebedi kurtuluşa ulaşsın istiyoruz. Kırılmış ve kararmış sarı başaklara dönen küskün ve bir o kadar da azimli yüreklerimize, bulutları yırtan bir düş gemisi olsun bize dinlenesi sözlerin. En azgın putperestleri bile imana döndüren o dinlenesi sözlerin ey gül yüzlü sevgili.


Feyzullah Kırca

Akbaşlar Köyü / Dursunbey