10 Ekim 2014 Cuma

MESELE KOBANİ DEĞİL HALA ANLAMADIN MI?




Dün hükümet Türkiye’yi savaşa sokmak istiyor diyerek 2 Ekim 2014 de mecliste oylanan teskereye karşı çıkıp, askerin Suriye’ye ve Irak’a geçip mazluma yardım etmesine karşı çıkanlar, saldırılar kürtlerin bölgesine sıçrayınca yeniden teskere istiyor.
CHP lideri, şunları söylüyor: ‘Gelin askerimizin kara harekâtını Kobani'nin kurtarılması ve IŞİD'in buradan püskürtülmesi hedefiyle kısıtlayalım. Böyle bir tezkereyi Meclis'ten hemen, yeniden çıkaralım. Böylece halkımızın akrabalarını IŞİD gibi bir terör örgütünün öldürmesine izin vermeyelim. Tezkereden ülkemize yabancı asker konuşlandırma maddesini kesinlikle çıkaralım. Onun yerine 'hava harekâtları için işbirliği sağlayabileceğimiz' ifadesini koyalım. Böylece herkes tezkereyi desteklesin. Bu çerçevede biz de CHP olarak ülkemizin bekası için her türlü desteği verelim.’
Bu şu demek mi yani? Kobani kurtarılsın da diğer şehirlerin halkları öldürülsün mü? Ne demek teskere sadece kobani ile sınırlı tutulsun?  Ayn El Arab bölgesi yerle bir edilirken seyirci mi kalalım? Suriyede kürt kardeşlerimiz var da, arap kardeşlerimiz yok mu?
Sahi Türkiye diğerlerini ülkemize mülteci olarak kabul etti de kürtleri kabul etmedi mi? Daha saldırılar başlamadan kürtlere kapıyı açmadı mı? Mesele kobani değil ağam hala anlamadığımızı mı sanıyorsun?...
Çözüm sürecini baltalamak için eylemlerini ve saldırılarını devam ettirmek isteyen dış servislerin ‘taksim gezi parkı’ benzeri ve daha büyük yeni eylemleri planlama çalışmalarını sürdürecekleri, Ortadoğu  ve Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçmeyecekleri tüm halkımızın malumudur. Onun için halkı galayana getirecek yer yer yol kesme, zaman zaman yargılama görüntüleriyle sinirleri bozup halkları karşı karşıya getirmek; fırsat buldukça askerimize ve polisimize pkklı teröritler adına saldırılarla türk kürt savaşı, olmadı alevi sünni savaşını başlatmak hevesinde olduklarını anlamayan yoktur sanıyordum.
Lakin varmış… Bunu kobani saldırılarını kınayan eylemlerin provoke edilmesi sonucu kiminin molotoflu saldılarda ve eylemler sırasında çıkan arbedelerde toplam 18 civarında insanın can verdiğini, 130 kişinin yaralandığını gördükten sonra bir kez daha anladım. Okullara, dershanelere, yurtlara, hastahane ve sağlık ocaklarına, devlet dairelerine, bankalara ve kendilerine destek vermediğini bildikleri sivillerin iş yerlerine ve dükkanlarına zarar verdiler.
Neden okullar, yurtlar ve dershaneler?
Okullar da, yurtlar da ve dershaneler de cocuklar ilim ve bilimi öğreniyor. Cahillikten ve cehaletten kurtuluyorlar. Kendilerini iş güç sahibi yapacak bir gelecek kazanıyorlar. Haliyle Gelecekten emin, bir o kadar da mutlu ve umutlu gençleri dış servislerin emelleri doğrultusunda kandırıp kullanmak mümkün olmayacak bunu biliyorlar.
Neden Hastahaneler, sağlık ocakları, devlet daireleri ve bankalar?
İnsanlar en hastalık durumunda sağlık hizmeti alamadığı zaman sinirli oluyor. Asabileşiyor ve saldırganlaşıyor. Aynı zamanda hastahanelerde ve diğer devlet dairelerine verdikleri zararın her kuruşunun devletin kasasından çıkacağını ve ekonomik olarak devlete zarar vereceklerini, devleti yıpratacaklarını çok iyi hesap ediyorlar.
Neden kendi halklarının iş yerlerine ve araçlarına zarar veriyorlar?
Onları korkutup yola getirmek, kendilerine destek vermeye zorlamak için kendi halklarının mallarına ve hatta canlarına kast ediyorlar.
Bu manzara ortadayken, aklı selim sahibi herkes ‘oyuna gelmeyelim, çözüm sürecinden geri adım atmayalım. Bu kargaşayı kurgulayanlara, güzel ülkemiz Türkiye’mizi karıştırmak isteyenlere verilecek en güzel cevap budur’ derken, ana muhalefet lideri yine yuvarlak laflar ediyor. ‘Çözüm ile ilgili bir hazırlığınız mı var?’ surusuna: ‘Türkiye'de demokrasi ve barışın tesisi için öncelikle 12 Eylül darbe yasalarından arınmamız lazım. Yüzde 10 seçim barajının kalkması lazım. Demokrasiyi yeniden inşa etmek zorundayız. Bunu yeniden inşa ettiğimiz zaman daha güzel bir Türkiye'yi ellerimizle inşa edeceğiz.’[aksam.com.tr / 10 Ekim 2014 ]

12 Eylül darbe yasası deyinde adamın aklına ya yüzde 10 barajı geliyor ya da milletvekili dokunulmazlığı geliyor. Ya da her yolsuzluk iftira ve iddiasında istifa et çağrısı geliyor. Bunlarında durup dururken olduğunu sanmayın. Bunlarında dış servislerin ve ülkemizi karıştırmak isteyenlerin emelleri olduğunu, onların ülkemize yönelik emellerine hizmet ettiğini asla unutmayın.  
Neden yüzde 10 barajının düşmesini istiyorlar?
Yüzde 10 barajı, 7 ye veya 5 e çekilirse oylar daha fazla partiye bölünecek koalisyonların kurulmasının önü açılacak. Koalisyonla yönetilen ülkemizin yönetilemez halini artık bir daha düşünmek bile istemiyorum. Ben cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi tek partinin iktidar olmasının sağlanması için iki turlu seçim taraftarı bile olurum arkadaş. Sen kalkmış barajının düşmesinden bahsediyorsun.
 Neden milletvekili dokunulmazlığının kalkmasını istiyorlar?
Sebebi çok basit. Buda yine ülkemizin yönetilemez hale gelmesi için ikinci bir yolda ondan dolayı. Her hangi bir milletvekili hakkında eften büften iftira ve yalanlarla dolu bir dosya hazırlayıp hala ellerinde olduğunu düşündükleri mahkemeden bir mahkumiyet kararını bile beklemeden etik butik diyerek köşeye sıkıştırarak istifa ettirmek suretiyle iktidarın gücünü ve sayısını azaltarak hükümetin düşmesini ve kargaşayı hedefliyorlar. En azından istedikleri karaları mecliste desteklemek suretiyle kendilerine dokunmamayı vaad ederek yola getiririzin hesabını yapıyorlar.
Neden sık sık yolsuzluk ve hırsızlık iftirası yapıyorlar?
Yolsuzluk, hırsızlık ve diğer iftiralarla, çeşitli konuşmalardan kesip yapıştırarak hazırladıkları düzmece kasetlerle insanların kafasında soru işaretleri oluşturmayı planlıyorlar. Birde işin diğer yüzü var ki; o da şudur. Herkes herkesi kendisi gibi zannedermiş. Yani kendisi hırsız ise ona göre herkes hırsızdır. Kendisinde allah korkusu yoksa herkes de yoktur. 
 Tekrar kobani meselesine dönecek olursak; Akşam gazetesi başta olmak üzere, birçok medya organına göre kobani eylemlerinin arkasında da paralel yapı ve yandaşları var. Çözüm Süreci’ni dinamitlemek için elinden geleni yapan Paralel Yapının, hain planının dördüncü aşamasını devreye soktuğu ifade ediliyor. IŞİD protestolarının arkasında, AKŞAM’ın ‘4 Aşamalı Paralel Kumpas’ başlığıyla duyurduğu kirli operasyonu yöneten derin örgüt var. 17 ve 25 Aralık operasyonlarında deşifre olduktan sonra her aşamada Hükümet’in icraatlarını baltalamaya çalışan ihanet şebekesi, bayramın son gününde kendini gösterdi.
‘İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Çözüm Süreci’nde önemli aşamalara geçileceğini açıkladığı tarihte Lice’deki heykel provokasyonuyla ilk adımı atan kirli ittifak; “Kürtleri Hükümet’e karşı kışkırtmak”, “Sürece inancı azaltmak”, “Şok eylemlerle çatışma ortamı yaratmak” aşamalarının ardından son adım için uyuyan hücrelerini devreye soktu.
IŞİD’in Kobani'nin kontrolünü ele geçirmesinin ardından, HDP’nin Kürt vatandaşlara yaptığı protesto çağrılarını fırsat bilen paralel provokatörler; “Gezi olaylarına benzer bir kaosla süreci bitirmek” için düğmeye bastı. İnfial yaratıp ülkeyi kana bulamak için Türk bayrağı yaktırıp, Atatürk büstü parçalattı.’[ aksam.com.tr]
Kobaniye destek için 30 un üzerinde şehirde sokakları ateşe veren, sivil ve kamu araçlarını yakan, devlet ve kendilerini istemeyen sivillerin binalarını yakıp yıkan, okulları, hastaneleri, parti binalarını, polisleri taşlayarak, molotoflarla ve hatta silahlarla saldıranların tutarsızlıklarını görmediğimizi ve anlamadığımızı sanıyorsunuz. Yaptıklarınız nereden baksan tutarsızlık, nereden baksanız ahmakça.
İşte hemen ilk bakışta görünen tutarsızlıklarınızdan bazıları:
1.Sivil katliamından, kobanide kürtlerin katledildiğinden bahseden HDP li ahali ve onları sokağa çıkıp hükümete karşı seslerini duyurmaya teşvik eden eş başkanlar; daha saldırıların başladığı ilk günden itibaren, kobani nüfusunun yekününe tekabül eden 170 000 suriyeli kürt vatandaşı türkiyeye sığınmadı. Kobani de katliam deyip devletten ve hükümetten neyin hesabını istiyorsun.
Kürtlere zulüm yapıldığı iddiasında bulunuyorsun, ancak yakıp yıkarak Kürtlere en çok zararı sen veriyor. Başta Diyarbakır, Van ve Batman olmak üzere doğu bölgelerimizdeki birçok ilde esnaf olaylardan büyük zarar gördü. Van ve Şanlıurfa'da marketler yağmalandı. Milyonlarca lira zarar oluştu.
2. Hem Türkiye'nin IŞİD'e destek verdiği bahanesiyle ve Suriye'ye asker gönderilmemesi için tezkereye hayır diyorsun. Bu sebeble Türkiyenin kara harekatına katılmasına karşı çıkıyorsun. Ama Türkiye'nin IŞİD'e karşı nasıl mücadele vereceğini izah edemiyorsun. Türkiye'nin kendisini 30 yıldır vuran, 0n binlerce askerini ve polisini şehit eden PKK'ya kalkıp bir de silah vermesini istiyorsun.
3. Meydanlarda barış çağrıları yapıyor, akan kanın durması için çözüm sürecini desteklediklediğinizi  ifade ediyorsunuz. Ancak neredeyse iki ayda bir sokak gösterileri tertipleyerek ortalığı savaş alanına çeriyor ve ülkemiye milyonlarca lira zarar veriyorsun. Haklarını savunduğun kendi halkına hizmet veren okulları ve kamu binalarını yakıp yıkıyorsun. Yolları kesip kendi halkından haraç topluoyorsun. Halkının huzurunu ve güvenliğini temin etmek için çalışan askere ve polise yer yer saldırılmasını lanetleyemiyorsun ve ses çıkarmıyorsun. Bir de üstüne üstlük müdahale edilince de “süreci bitiririz” tehdidinde bulunuyorsun.
4. “Kobani'de olan biteni izliyorsunuz, önlem almıyorsunuz” diye Türkiye'yi suçluyorsunuz. fakat 3 yıl boyunca aralarında sınır bile olmayan Halep ve Rakka gibi şehirlerdeki katliamları seyrettiniz. Onlar için siviller öldürülüyor insanlık görevi yapılsın dediğinizi duymadık. Onlar öldürülsün de o topraklar size kalsın diye mi hesap ediyordunuz. Yoksa sizin yaşama hakkınız varda onların yok muysu?
5. IŞİD'in kafa kesmesinden şikayet ediyorsunuz. Ama Diyarbakır'da bir Hüda Par üyesini kafasını ezerek öldürüyorsunuz. Senin halkına hizmet vermek için orada olan kızılay kan toplama merkezine, hakkari çevre ve şehircilik müdürlüğüne, antep belediyesinin sosyal tesislerini, hakkari üniversite rektörlüğü ve onlarca halkına hizmet eden halk otobüsüne ve kamu-sivil ayrımı bile yapmadan araçları yakarak ülkemize ve devletimize verdiğiniz zararın kobaniye bir faydası oldu mu sizce? Yoksa asıl derdiniz kobaniden gelerek ülkemize sığınan mültecilere bir dilim ekmek fazla düşer diyemiy di bütün öfkeniz?
Allah tüm insanlığa alık, fikir ve vicdan sahibi olmayı nasip etsin. Herkese neyi ne için yaptığını idrak etmek, kime ne şekilde hizmet ettiğini bilmek nasip etsin.
Feyzullah Kırca