2 Şubat 2013 Cumartesi

ALLAH'A HAS KUL OLMAK


İnsanı bir kan pıhtısından yaratan yüce Allah yüce kitabı kuranı kerimde ahlakla ilgili olarak; gerek fert, gerekse toplumun huzur içinde yaşayabilmesi için kurallar koymuştur. Bu kurallar neticesinde insanlara adaleti, doğruluğu, sevgiyi, şefkati, tevazu ve iyiliği, affetmeyi, terbiyeli olmayı yakın akrabaya bakmayı emrederken; içki, kumar, fuhuş, zulüm, kibir, cimrilik, intikam ve benzeri sebeplerle adam öldürmeyi, zararlı yiyecekleri ve içecekleri içmeyi yasak etmektedir.

Kuran-ı kerimde sadece bu kurallara uyulması isteniyor. Başka etkenlerin ve faktörlerin etkisinde kalarak dünyevi hırs ve tamahlarla, nefsanî arzu ve isteklerle, insan ve cin şeytanının vesvese verip nefislere fit sokmasıyla hem dünya hem de ahiret saadetinin kaybedilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Dinin sadece Allah’ın emir ve yasaklarına has olarak yaşanması gerektiği vurgulanıyor. Bu gerçeği hatırlatmak için yüce Allah; ‘oysa kendilerine dini yalnız Allah’a has kılarak, Allah’ı birleyenler olarak ona kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekât vermeleri emredilmiştir. İşte doğru din budur.’[Beyyine Suresi 5.Ayet] buyurmaktadır. Başka bir ayeti kerimede ise; ‘ Ey iman edenler! Şarap, kumar, putlar(dikili Taşlar),şans okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçını ki kurtuluşa eresiniz?’[Maide Suresi 90.Ayet] buyuruyor.

Kurtuluşa ermek istemiyor muyuz? Elbette ki istiyoruz. O halde istiyorsak; tüm engellere karşı dinimizi yaşayalım. Yaşamakla kalmayıp başkalarının da İslam dinini en güzel şekilde öğrenmelerine ve yaşamalarına yardımcı olalım. Yüce Allah’ın; "Allah katında tek din İslam'dır" [
Ali İmran Suresi 19.Ayet] ifadesi ortaya konan tek kurtuluş yolu İslam’ın yoludur. Ama bu yol tuzaklarla doludur.

İşte bu tuzaklı yollarda dinini yaşamaya çalışan kardeşlerimize; kendisini çağdaş diye niteleyip üstün gören, cahiliye dönemindeki rezaletlere dönmeyi çağdaşlık olarak niteleyip, ondan sonra gelen Asr-ı Saadeti karanlık göstermeye çalışan şeytanın askerleri şöyle diyor: ‘Okul sıraları arasında namaz kılıp secde eden gence bakın. Üniversite bahçesinde secde eden gence bakın. Tarlasında işini bırakıp secde eden gence bakın. Askeriyede merdiven altında secde eden gence bakın. İşte bu bizim için büyük tehlike’ diye haykırıyor.

Asıl tehlike hangisi? Cehalet dönemine dönmek mi? Asr-ı Saadet dönemine dönmek mi? Asr-ı saadet dönemine dönmek tehlike olabilir. Ancak gerçek mümin ve Müslüman için değil. Gerçek imanı ve selim aklı ortaya koyamadan bakıldığı zaman; şeytan ve askerleri için, Yahudi, Hıristiyan ve Ateistler için tek kelimeyle tehlikeli ve korkunçtur.  Çünkü dini yalız Allah’a has kılarak onun rızası istikametinde yaşayan gençler; ‘yüzümü toprağa sürüp secde ediyorum sizin için değil, yalnız Allah için’ diyor. ‘Evet, secde edip eğiliyorum. Allah’tan başka ilah olmadığı için ve Allah’ın benden hoşnut ve razı olması için secde ediyorum. İnsi, cinnî, görünür ve görünmez, put, tağut, totem, her ne varsa hepsine hayır demek için secde ediyorum. Hz Peygamber(s.a.v.)’in izinden gittiğim ve onu örnek aldığım için secde ediyorum.’ diyor. ‘Şeytan ve onun askerlerine değil, Allah’a kul olmak için secde ediyorum’ diyor.

Dünyanın en terörist devletinin bir dönem ki başkanına; ‘Kuran haber veriyormuş, Müslümanlar sizin devletinizi ortadan kaldıracakmış’ diye bir soruyorlar. Haklı olarak ‘Kuran’ın haber verdiği o Müslümanlar gelince, onu o zaman düşünürüz’ diye cevap veriyor. İşte bu yüzden, kuranın haber verdiği Müslümanlar gelmesin diye, Müslümanlara her türlü oyun oynanmakta ve her türlü haksız saldırı yapılmaktadır.

Ancak bunlardan daha tehlikeli ve İslam’a zarar veren 3 hastalık vardır ki; şeytan ve askerlerinden, Yahudi, Hıristiyan, Komünist, Ateist, Ataist, vb her türlü tağuttan daha tehlikelidir. Bunlar: 1- Allah’tan yüz çevirmek. 2- Allah’ın bizi unutması. 3- Ayrılığa düşerek parçalanıp birbirimizi düşman gibi görmeye başlamaktır.

Ülkemizde ve dünyada ister müslümanları savunmak için, isterse doğrudan müslümanlara müslüman olmayanlar tarafından; sivil, yaşlı, kadın ve çocuk ayrımı yapmadan nerede ve kime olursa olsun, her patlayan patlayan bomba barışa huzura sıkılmış birer bombadır. bu ateş direk bizi hedef alabileceği gibi, kendisini vurarak veya vurdurarak biz türklerin, dünya genelinde ise müslümanların üzerine yıkılmak istenebilir. Bu konuda en çok tutan oyun ise, bir tarafa saldırıp diğer tarafı suçlu göstermek, diğer tarafa saldırıp diğer tarafın üzerine salarak düşmanlık sokma ve barış ve huzur ortamından uzaklaştırmaktır. işte onun için diyoruz ki; ister pkk, ister, hhkp-ç, ister elkaide, ister emniyet güçleri içinden satın aldıkları, her kim yaparsa yapsın. Tek amaç bizi korkutup köşemize çekilmeye zorlayıp, başını kaldıramaz hale getirmektir. Böylece dünyanın çeşitli bölgelerinde istedikleri gibi atlarını oynatmak, tabi bu arada bize dostmuş gibi görünmeyi de ihmal etmeden oynatabilmektir. 

Öyleyse çok dikkatli olmalı ve kesinlikle oyuna gelmemeliyiz. Onların oyun ve eylemleriyle bizi sokmak istedikleri yola girmemeliyiz. Birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozmayıp, tek yürek olarak karşılarında sapasağlam durmalıyız. Unutmayalım en büyük bomba; ne roket, ne füze, ne de atom bombasıdır. Müslüman ve Türk için şeytana ve onun askerlerine atılacak en büyük ve en etkili bomba, geri adım atmadan doğru bildiğimiz yolda tek vücut halinde en hızlı bir şekilde yürümektir. Ancak o zaman atılan bombaları etkisiz hale getirebiliriz.


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey