4 Eylül 2012 Salı

NE MUTLU TÜRK'ÜM

 
Bilmem ne gazetesine konuşan falan partinin falanca milletvekili, falanca yerdeki  'Ne Mutlu Türküm Diyene' yazılı tabelayı anlamsız buluyorum dedi.  
***
Aynı gazetenin ve belki de diğerlerinin haberine göre ismi lazım değil milletvekili şöyle devam etmiş: "Benim dedelerim Sarıkamış ve Çanakkale savaşlarında şehit oldu. Biz Diyarbakır'ın yerli ailesiyiz. Kürtler ve Diyarbakırlılar bu ülkenin asli unsurudur. Ama Kürdüm diyen bir insanın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım diyerek kendisini öteki görmemesi lazım. Bir mimar olarak Diyarbakır Valiliği önündeki karpuzu hiç sevmiyorum. Batıda Diyarbakır denildiği zaman akla maalesef karpuz ve terör geliyor. Anadolu’nun ilk İslam kenti olan bir yerin, karpuzla anılması açıkçası zoruma gidiyor. Karpuzun altındaki o amblemleri beğenmiyorum. ‘Ne Mutlu Türk’üm’ yerine bence ‘Ne mutlu Türkiyeliyim’ demek daha doğru bir şey" demiş.
***
Bir başka iddiaya göre ise Diyarbakır belediyesi tabelayı kaldırmak istiyormuş. O da yine haberin içeriğine göre şöyle cereyan etmiş: "Bu arada Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi de resmi tören güzergâhı üzerinde bulunan ve 1980 askeri darbesi sonrasında asılan tabelayı demir parçalar düştüğü gerekçesiyle kaldırmak istiyor. Tabelanın kaldırılması için Diyarbakır Valiliği'nden izin istediklerini belirten Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Abdullah Sevinç, henüz izin alamadıklarını valilikten onay gelmesi halinde tabelayı kaldıracaklarını belirtti."
***
Bilinçsizce ve Türklüğün gereğini yerine getirmediğin sürece kurur kuru istediğin kadar laf söyle, dağlara isteğin kadar önemli ve değer ifade eden yazılar yaz. Hepsi hava da kalır. Her anlamlı ve değerli sözün içinin doldurulması lazımdır.

Mesela Atatürk ‘ne mutlu Türküm diyene’ dediği gibi; istikbal göklerdedir’ de demiş ama el âlemin ülkesi uçak ve helikopter yaparken, uzun menzilli füze yaparken, insansız casus aracı yaparken ve daha da önemlisi aya uydu fırlatırken, astronot gönderirken bizde Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘istikbal göklerdedir’ sözünü levhalara yazıyorduk. Buradan söylenen sözü eleştirdiğim varsayımı çıkarmayın kesinlikle, o sözün içeriğini dolduramadık, o sözün gereğini yapamadık 80 yıllar boyunca, onu anlatmak istiyorum. 
***
Türk gibi hareket edemedikten sonra, Türk gibi çalışmadıktan sonra, Türk sözcüğünün içeriğini yaşantınla dolduramadıktan sonra istediğin kadar Türklüğün ne kadar önemli bir ırk olduğunu vs söyle dur. İstediğin kadar övün dur. Önemli olan Türklüğü yaşantı ve ahlakınla, çalışkanlığınla, dürüstlüğünle, güvenilirliğinle bunu ortaya koymaktır. Milli gurur, milli birlik beraberlikten dem vururken, o birlik ve beraberliğin insanların birbirine güvenmesi ve birbirini sevmesi ile olur. 
***
Bu sevgi de farklı olduklarını, farklı düşündüklerini söyleyen insanların birbirini anlamaya çalışması ve birbirlerine saygı duyması ile olur. Etnik kimlikleri ön plana çıkararak değil de; Amerika Birleşik Devletlerindeki Amerikalılık bilinci gibi Türkiyelilik bilinci etrafında birleşilerek daha kolay sağlanabilir. 
***
Ya da çatışmayı ve ayrışmayı hızlandırmak için muhataba bir tokat atarsın. O da sana daha kuvvetli bir tokat atar. Kardeş kardeşe birbirimizi kırarız. Ya da ilk tokadı bizden biri atmaz ise bize dışarıda düşman çoktur. Biri karanlıkta bizim yerimize kardeşimize bizim adımıza o tokadı atar. O da bize karşılık verir. Yine birbirimizi kırarız. Toplarıyla tüfekleriyle yapamadıklarını kendi elimizle kendimize yaptırırlar. Karşıya geçip sonra da seyrimize bakarlar. Böl parçala yönet, bizden başkası güçsüz olsun canıma minnet, taktiği ile çalışır zaten onlar dediğinizi duyar gibiyim. 
***
O halde nedir bu kavga, Türk, Laz, Çerkez, Arap, Kürt, Abaza, Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Şii, Sünni, Alevi neyse ne. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil miyiz?
Neden birlikten kuvvet doğar deyip birlikte bu bilinçle hareket edemeyiz. Laik anti laik diye yıllarca birbirimizi yedik ve bunu yıllarca darbe sebebi saydık. Kürt meselesi kapsamında doğuda askerlik yapanları ve terörün kışkırtıldığı yılları anlattıklarında, Türkiye’nin güvenliğini sağlamakla görevli emniyet güçleri bunları nasıl yapar diye insan beynini yiyecek. Neyse geçelim bunlar zaten artık büyük medyada da yazılır söylenir oldu. Artık bunlar bilinmeyen yönler bilinir, gizli eylemler aşikâr oldu. 
***
Din deyince oradan birileri fırlıyor hemen. Dinle devleti karıştırmayalım. İyi de kardeşim devlet kanunlar çerçevesinde dindar kesime gerekli dini yaşantısını sağlaması gerek. Sağlamıyorsa onları yok sayıyor demektir bu. Onlar da haklı olarak kendilerini ve vazgeçemeyecekleri dini inancına göre yaşayacağı bir ortamı aramak zorunda kalıyor. Senin dinsizliğin veya kendine göre yaşam isteğin her neyse o kabul edilsin yaşansın, ötekiler ne yaparsa yapsın. Sonra da ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ iyi de kardeşim bu ülke asırlardır hem Türk Hem Müslüman olarak yaşamış. İslam’ın bayraktarlığını ve koruyuculuğunu yapmış. Ve hala bu ülkenin yüzde doksan dokuzu Müslüman olarak ifade edilmektedir. Velev ki yüzde ellisi veya daha azı olsun. Onlarında hakları gözetilmesi lazım değil mi? 
***
— Olmaz efendim. Benim izin verdiğim kadar Müslüman, benim izin verdiğim kadar şu, benim izin verdiğim kadar bu, vs… Benden olmayan birileri gelirse de kendimi onlara yönettirmem. Hadi ya… Sandığa senin elin oy atıyordu da, ötekilerinkiler armut mu topluyordu. İşine gelince vatandaşlıktan bahsediyorsun. İşine gelince Türklükten bahsediyorsun. İşine gelince demokrasi gelmeyince ‘ben yaptım oldu’ diyorsun. 
***
Bakın işte başta bahsettiğim konunun altına yazılmış ve benim size söylediklerimi ortaya koyan bir yorum: 
***
‘Din ile milliyeti karıştırmamak gerek. Bizi Türk, Alman, Fransız veya bir başka kimlikle yaratan yüce Allah değil mi? Her can kendi dinine en doğru şekli ile sahiplenmeli ve ölçüsü tüm yaratılmışlara insanca davranmak olmalı. Ben Türküm ve Müslüman’ım. Türklüğüme karşı çıkanlar benim yönetenim olmaz. Kazara başa gelseler de yüce Türk Milleti bir gün geldikleri gibi gitmelerini de sağlayacaktır. Dünyanın hiç bir ülkesinde kendi milletini hiçe sayan bir zihniyet olmamıştır ve olamaz. Olanlar da ya aldatılmışlar, ya kandırılmışlar, ya da sinsice bir devleti yıkmak adına yukarılara tırmanmışlardır. Lütfen bunun farkına varalım ve kimliğimize sahip çıkalım. Ben Almanya Devletinde görevliyim. Alman Devletine zarar verecek bir tutum içine girmem, beni yetiştiren Türkiye Cumhuriyeti Devletime de asla nankörlük etmem. Her vatandaş, yaşadığı ülkenin kurallarına uymak, o devletin kimliğine saygı duymak zorundadır. Bu her şeyden önce vatandaşlık ve insanlık görevidir. 
''Ne mutlu Türküm diyene!'' Mustafa Kemal Atatürk’
***
Aynı odada veya aynı bina da aynı işi yapan eşit seviyedeki iki memur veya iki işçi bile birbirlerine üstünlük tahakküm etmeye başladığında araları açılıyor. Arkadaşlık ve dostlukları bozuluyor. Vatandaşız diyoruz, eşit sevideyiz diyoruz, aynı haklara sahibiz diyoruz ama uygulama da farklılık arzu ediyoruz. Herkes kendisine ayrıcalık istiyor. Ötekinin haklarını kısıtlamaya kalkıyor. Y ada belki de öyle olduğunu iddia ediyor. Öyleyse vazgeçmeli, değilse öyle olmadığını ifade ederek uygulamada da ortaya koymalıyız. 
***
Sözü bağlayacak olursak; biz Osmanlı, biz Selçuklu vs imparatorluklarımız gibi dönemlerdeki gibi her yönden güçlü ve adaletle yönetebilsek tekrar ülkemizi, Türkçe dünya dili olur. Türk dünyaya ABD gibi isteğini yaptırır. Ama lafla peynir gemisi yürümüyor ve hiç bir zamanda yürümedi. Biz Türk’üz diye her dakika avazımızın çıktığı kadar bağırsak ne olacak. İstihbaratlar vs bizim Türk olduğumuzu bildikleri için bölmeye ve parçalamaya çalışıyorlar ki; amaç Türkler tekrar eski gücüne ulaşmasın. Her tarafa 'ne mutlu türküm diyene' yazmak ve söylemek tek başına bunları engellemiyor. 
***
Türk olmanın gereğini yapmak gerek. Ama biz öyle bir hale geldik ki; her şeyin sahtesini yapıyoruz. Ürettiğimiz malzemeden nasıl çalarız onun peşindeyiz. İktidar olduğumuzda milleti nasıl uyuturuz da cebimizi doldururuz, nasıl kısa yoldan haram helal demeden köşeyi dönerizin peşine düşüyoruz. 
***
Sonra da ‘Ne mutlu Türküm Diyene!’ ve ‘İstikbal göklerdedir, ‘Türk övün çalış güven’ ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ sözlerini söyleyen Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sözlerini dilimize doluyoruz. Afişlerimize yazıyoruz. Hadi oradan derler adama. 
***
Rahat uyu atam birileri farlı lanse etse de, birileri hala eski alışkanlarını bahane göstererek ayağının altına diken döşese de Türkiye uyanıyor. Birileri hala içerden ve dışardan ayağına kurşun sıksa da artık yıkılmıyor ve yarasını sarıp yoluna yürümeye devam ediyor. Allah yolumuzu açık etsin. Beynimize akıl, açılan yaralarımıza em, ayağımıza güç versin. 

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder