13 Eylül 2012 Perşembe

DÜNYA BİRGÜN O DA BUGÜN


Özlüyorum bir şeyleri ve özledikçe kaybediyorum elimdekileri ve özlemekten başka da bir şey gelmiyor elimden ki; özlerken özlemekten yoruluyorum. Hiçbir yürek özlemi taşıyacak kadar güçlü değildir ki; hiçbir dil özlemi taşıyacak kadar güçlü değildir ki; insan bu yüzden özlediğini özledikçe sessizleşir. Hiçbir toplum güzellikleri kaybettikçe sağlıklı ve umutla bakılacak bir gelecek bulamaz ki; dahası elindeki sahip olduğunu koruma şansı bulamaz.

Onun için insanın kazandığı paraya gıpta ve takdirle bakarken, paranın kazandığı insanlardan hep korkmuşumdur. Korkulmalıdır da gerçekten. İnsan gerçekten insan olup, insanca ve ahlaki davranışlar sergiledikçe ve insanlığına sahip çıktıkça yokluklar içinde kıvranıp açlık ve sefalet çekse de parayı helal yoldan kazanabildiği sürece kullanır. Ancak para insanı kazanmaya başladığı zaman o insanda ne helal kalır, ne hak hukuk kalır. Parayı görünce onu elde etmek için önünde eğilmeler, ters takla atmalar başlar. İnsanlık insanlığını kaybeder, ahlakı dersen bulamazsın elinle gökyüzüne ersen.

Özlenen ve bizden beklenen ahlaki davranışları göstererek melekler derecesine yükselme imkânı bulabilecekken ve Allah’ın izniyle dağlar önümüzde eğilebilecekken, kayalara yalvarmak niye? Toz toprak peşinde koşmak niye. Öne iyilerini koyup arkasına genellikle çürüklerinin yerleştirilmiş olarak hazırlanan pazar tezgâhı gibi ikiyüzlü olmak niye. Görünüşü baya bir adam olup ciğeri beş para etmez olmak niye?

"İnsan vardır fark edilmez süsünden
Kimi faksızdır koyun sürüsünden
Her gördüğüne insan diye kapılma
Hemen anlaşılmaz görüntüsünden" alıntı

Hakikatin adamı olmayı bırakıp, günün adamı olmaya çalışır insanlar. Bilmezler ki; gün değişir ama hakikat değişmez. Hakikat ise gideceğin yeri bilmek, istikameti Allah’ın rızasına çevirip cennete yolculuk etmektir. Gideceğin yeri bilmedikten sonra, rüzgâr dostun olsa neye yarar. Savrulur kalırsın boşlukta. Düşersin rüzgâr dinince, düşer kaybolursun kuşlukta. "Hızlı yaşa çabuk öl" deseler de kanma sakın. Yaşamın da, ölümün de hayırlısını istemek lazım.

Lakin yaşamın ve ölümün hayırlısını isterken sabırlı olmak lazım, paranın kazandığı insan olmayı değil, insanın kazanacağı parayı bulmaya çalışmak lazım. Daha geniş kapsamda şöyle de diyebiliriz; dünyanın kazandığı insan olmayıp, dünyanın yanında ahiretini de kazanan insan olmak lazım. Üç günlük, üç aylık, üç yıllık, velev ki üç asırlık olsun; mutlaka sonu gelip ömür bitince ebedi âleme yolculuğun başlayacağını bilerek insanlığımızın ve yüce yaratıcının bizden istediği dini inancımızın gerektirdiği güzel ahlakımızı kaybetmemek lazımdır. Onun içinde nefsimizin isteklerine karşı dur demeyi bilecek derecede sabırlı olmak lazımdır.  

Ey bende Müslüman’ım, bende Allah’ın kuluyum ve bende Hz Muhammed’in ümmetiyim diyen sevgili kardeşim! Sen sabırlı ol, bu devran dönecektir. Sana yapılan bütün haksızlıkları Mevla’m er ya da geç görecektir. Bu gün bizleri üzseler de, canımızı yakıp dünyamızı karartsalar da, herkesin yaptığının hesabı mutlak sorularak ve adaletle hak ettiklerinin bir tamam verilmesi için sıra onlara da gelecektir…

Sabredebilirsen eğer kötülüğe, sabredebilirsen eğer sana yapılan haksızlıklara, onlar kaybederken sen kazanmış olacaksın. Onlar sana kötülük ve haksızlık ettiğinde sen bu davranışlardan hoşlanmadığını belli edip, sadece kanun önünde hak arayıp, bulamayınca hesabını ve cezasını vermeye kalkmayıp sabrederek sen kazanırken, aslında onlar kötülüklerinde boğulup günahlarını çoğaltarak kaybediyor.

Hatırlayalım Ebü Hüreyre (r.a) rivayeti olan ve peygamberimizin müflis kimdir sorusunu sorup sonra da bu konuda verdiği cevabını: Rasülullah (s.a.s); "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Ashap; "Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir" dediler. Rasülullah (s.a.s) "Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnat ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövmüştür. Bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir" (Müslim, Birr 59, Tirmizî, Kıyamet 2) buyurdular.

Karşımızda o kadar çok maskeli insan var ki; maskenin altındaki insan mı? Yoksa insan kılıklı şeytan mı bilemiyorsun. Maskenin ardında ne var, kim var deyip onları tanımaya kalksak gerçekten başaramayız ve maskelerin ardından çıkan insan kılıklı şeytanları gördükçe hayretler içinde yorgun düşer kalırız. Söze geldi mi mangalda kül bırakmayan, onlardan daha doğrusunu ve dürüstünü bulamayacağını söyleyip, ne kadar kötülük varsa hemencecik hallediverecek kadar maharetlidirler. Ancak ne hikmetse insanlar aman bana bir zararı dokunmasın diye yanlarından geçerken besmele ile geçerler.

Sen yine de insanların sözlerine ehemmiyet ver. Zira ‘ağacın iyisi özünden, adamın iyisi sözünden belli olur’. Zaten maskenin ardındakini de konuştuklarından ya da yaptıkları eylemlerden tanıyıp ayırabilirsin. Şunu da hiçbir zaman unutmayalım ki; Kötülüğe kötülük ve iyiliğe iyilik her kişinin, iyiliğe kötülük şer kişinin ve kötülüğe iyilik er kişinin işidir.

Şayet dikkat edersen onlar senin yüzüne gülüp ardından senin istemediklerini senin hakkında konuşurken günaha girerlerken sen onların sevaplarını kazanıyorsun. O halde doğruları yaptığından ve doğruları söylediğinden eminsen, beni kötüleyip küçük düşürüyorlar diye üzülme; detaylı ve gerçekçi düşünürsen aslında senin kazandığını ve onların kaybettiğinin farkına varacaksın ve hakikati göreceksin. Allah da er veya geç seni temize çıkaracaktır.

Ey mümin kardeşim! Kul hakkı alma üzerine sakın ha, Allah yarına bırakır ama asla yanına bırakmaz. Öyle bir toplum olduk ki; birbirimizi yargılamaktan sevmeye vakit bulamıyoruz.

Özü doğru olanın sözü de doğru olur. İnsanın içindeki neyse dışına da o vurur. Her zaman gerçeği ve doğruyu savun! Anlayan olmaz belki, lakin vicdanına ve yaratanına hesap vermekten kurtulursun. Parayla ve malınla şerefini kazanma ki; paran ve malın mülkün bittiğinde şerefin ve haysiyetin de bitmesin.

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Çünkü işlerine gelmez çoğu insanın doğrular. Öz amcaları ve akrabaları peygamberimizi de kovdular. Ettikleri zulümler sonu hicret etmek zorunda bıraktılar. Bunu aklından hiç çıkarmadan her yerde doğruyu yap ve doğruyu söyle ki; ayağından aşağı çekenler olsa dahi, seni öz yurdundan sürseler dahi güzelliklere yol alırsın. 

"Yay gibi eğri olursan elde tutarlar
Ok gibi doğru olursan seni atarlar…
Yay gibi eğri olursan elde kalırsın
Ok gibi doğru olursan çok yol alırsın" Hz Mevlana

Son ve konuyu bağlayıcı bir söz olarak  "Sevmediklerinize sabretmedikçe; sevdiklerinize kavuşamazsınız." Hadisi şerifi peygamberimizden gelsin. Dünya bir gündür o da bu gündür. Geçmiş geçmişte kaldı. Gelecekse ya gelecek ya gelmeyecek.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder