12 Ağustos 2012 Pazar

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE-23




Ey karanlık ve zifiri gece de karıncanın sesini duyup da duasına icabet eden ulu Allah’ımın kutlu elçisi! Ey günahları affettirecek olan; Allah’a saygıyla kulluğun, pişmanlıkla akan gözyaşı ve hastalılara karşı sabırla karşılık vermendir diyen gül yüzlü sevgili! Ey güzel ahlaklı ve tevazulu olarak tedbir aldıktan sonra gelecek olan kazaya razı olarak belalara sabır göstermeyi öğütleyen hayat rehberim.

Kötü ahlakla cimrilikten hayatının her anında bizleri men edip, gizliden gizliye sadaka vermenin ve yakın akrabayı ziyaret ederek görüp gözetmenin; rabbimizin bize olan rahmetini coşturacağını haber veren sevgili peygamberim!  Cehennem ateşini, orucun söndüreceğini haber veren kâinatın hâkimi ulu Allah’ın, Ey gül yüzlü sevgili elçisi!

Niyeti bizi aç ve susuz bırakmaktan ziyade, bize açların halini anlatmak isteyen oruçlarımızı, cehennem ateşimizi söndürmesinin yanında rabbimizin bizden razı olması için tutuyoruz. Şu mübarek ramazan günlerinde tuttuğumuz ağzımızın bu orucuyla sana binlerce salât ve selam olsun.

Biz ki; gece sabahlara kadar namaz kılan bir peygamberin, gündüz ettiklerimiz yetmezmiş gibi gece sabahlara kadar kahvede argo kelimelerle boş ve faydasız sohbetler eden, teknolojiyi evine taşıyabilenlerimizin ise bilgisayar başında faydalı bilgiyi öğretmeyen sayfalarında sabahlayarak gözleri şişen ümmetiyiz… Biz ki; senin peşinden yürüyoruz deyip, hayatımızda yaratan tarafından kabul olup olmayacağını bile bilmediğimiz üç beş toz zerresi olarak ifade edebileceğimiz Salih amellerimizle avunurken kaybolmuşuz yolda. Senin yolundayız, sen bizim önderimizsin deyip dursak da yolunu kaybetmişiz aslında. Küçücük bir çocuk bile kaybolduğunda, kayboldum diye ağlayıp ona buna sorup, yolunu ararken… İnsan ki; ebedi yolunu aramaz hala, kaybolduğumuzun farkında bile değiliz.

Senin gösterdiğin yolda yürümemek ve yaratanın buyruklarına kafa tutup aksini yapmak ne haddimize ki; biz onu yapıyoruz. Sonra birden düşüyor ölüm karanlığı üzerimize. Geriye dönüş ve pişmanlık için çok geç oluyor.

Bir mezar taşı olacak bizden yarına kalacak olan; aslında biliyoruz onu da başkasıdır yaptıracak olan… Ama hala hayatımız yalan ile dolan…

Biliriz ki; lafı gizleyen değil, faydalı sözü açıkça söyleyen mert olur. Müslüman her anı halinde doğru ve dürüst olur. Konuştuğu her sözü hakikat olur. O söz ki; ağızdan çıktı mı bir daha geri alınmaz dert olur. Öfkeyle kalkan bir zaman sonra kendini zararla yerde oturmuş bulur. Hızlı çıkış yapmadan, öfkeye kapılmadan konuşmayı hesap etmek yerinde olur. Hızlı kalkış veya yüksek uçmak bize hoş gelse de bilmek gerek, düşüşü de aynı oranda sert olur.

Gördüm ki ömrü hayatımda hep hızlı yükselenlere imreniliyor. Bilseler ki; en fazla yükselenler toz, duman, tüy ve samandır.

Gel gör ki; hep üç kuruşluk doğrusu bulunmayanlar ve doğruları da cebini doldurmak için sahiplenenler günümüzde el üstünde tutulur oldu. Hak edenler değil, üçkâğıtçılar, alavere ve dalavereciler daha fazla cebini doldurabilmek için bir yere gelmek için cebinden üç beş kuruş harcayanlar adam yerine konularak yönetici yapılır oldu. İşler; dinin emirlerini uygulayarak ve senin yolunda yürüyerek değil de, haksız dünyevi emellerini elde etmek için dini bile kullananlara, böyle yaptığı bilinip söylenip dururken, ehline değil de üçkâğıtçılara verilir oldu.

Kötülerin revaçta olduğu günümüz dünyasında, hiç hak etmedikleri halde kötülere değer verilip, yüzlerine söylenemeyenlerin arkalarından konuşulmaktadır. Yüzlerine karşı sanki en iyi ve en dürüst onlarmış gibi davranışlar sergilenmektedir. Oysa sen ‘komşusunun şerrinden emin olmadığı kimse bizden değildir’ dersin. ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ dersin.

Senin bu sözlerin ışığında haksızlık ve yanlışlara deyemeye çalıştığımız için bizi sevmezler. Böyle gelmiş olsa da böyle gitmesin demeye çalıştığımız için bizi sevmezler. Zaten ‘doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar’ demiş atalarımız. Bozuk düzenlerinin çarkına çomak sokulduğu için, haksız menfaatlerinin zarar görmesinden korktukları için, şeytani işlerine ket vurulmasına engel olmak için, hakikati dile getirenleri istemezler. Zaten bunun için seni de öz yurdundan çıkarmışlardı.

Biz ki; ehil değiliz senin kadar dile getiremeyiz hakikati. Senin kadar etkili ve ikna edici söyleyemeyiz sözü. Bu yüzden yanlış anlaşıldığımız ve yanlış ifade ettiğimiz de olabilir. Bazen sözün tesir etmediği durumlarla karşılaşıyoruz. Doğru ortadayken kabul edilmediği durumlarla karşılaşıyoruz. Bazen hakikaten yanlış anlaşılıyoruz. 

Yanlış anlaşıldığımda özür dilemesini biliyorum diye beni haksız sanıyorlar. Oysa özür dilemem karşımdakine verdiğim değerin, egolarımdan yüksel olduğu göstermek içindir. Gurur ve kibir duygularından uzak olduğumu göstermek içindir. Alınganlığından ve kibirinden dolayı bize küstüğünü ve dargınlık gösterdiğini hissettiklerimize ilk fırsatta selam vermemiz onun bunu çok hak ettiğini düşünmemizden değil, sen dargınlığın Müslüman’a yakışmadığını ifade ettiğin indir. ‘Üç günden fazla dargın duran bizden değildir’ dediğin içindir.

Ben ki; hatalarımla ve eksiklerimle senin yolundayım. Biz ki; kendimize senden başka önder ve rehber bilmeyiz. Rabbim bize razı olduğu kullarından olmak ve senin ümmetliğine layık birer kul olmak nasip eylesin. Rabbim bize senin şefaatini nasip eylesin.

Amin!...

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder