9 Ağustos 2012 Perşembe

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE-22



‘Canı yanan kişi sabretsin. Can yakan kişi de yanacağı günü beklesin’ diyen gül yüzlü sevgili peygamberim! Sana binlerce salât-ü selam olsun. Senin bu sözünü dinleyip, kötülüğe karşı sabredip, kötülüğe iyilikle karşılık vermeye çalışıyoruz.

Lakin dağların doruklara çökmüş yoğun bulutlar gibi İslam diyarlarına zulümler çöreklendikçe çörekleniyor. Açlık ve sefaletle boğuşmak şöyle dursun, İslam düşmanlarının akıl almaz işkencelerine maruz kalıp yerlerde sürükleniyor. Gözyaşları yağmur taneleri gibi yere düşüyor. Dünya gözü önünde yapılan zulümlere göz yumuyor. Doğal yeraltı kaynağı olmayan yerlerde insanlar açlıkla ve acımasız insanların saldırılarıyla boğuşurken, yeraltı kaynağı bol olan, petrol ve diğer değerli maden yataklarının bulunduğu yerler güçlü ülkeler tarafından çeşitli yol ve bahanelerle saldırıya uğrayıp talan ediliyor.

Mazlum insanların, Mazlum halkların söndürülmüş ışıkları, karanlıklarını zifir basmış. Yetmezmiş gibi satın almış gibi sahip çıktıkları yurtlarımızda oyunlarını kolayca oynasınlar diye, satılmış yöre halklarımız da sahiplerine hizmet edip onların isteklerine itiraz etmeden karşılık vererek, sokuldukları imansızlaşan ve insafsızlaşan şehvetlerinin koynunda yaşıyorlar.

Yüreklerimizde kırsak da zulümlerini, kendilerinden seçtikleri tanrılarının ve sahiplerinin arzularını yerine getirerek can yakan mazlum insanların haksızlık ve eziyetlerini bizim yakmaya çalıştığımız mumlar söndürmüyor. Ettiğimiz dualardan umut kesmesek de, yaşanan sıkıntı ve zulümleri durdurup neşe ve huzur ortamına döndürmüyor.

Sayılı nefesler yaşanıp, hak yolunda senin önderliğinde zamanın sonsuzluğuna doğru yaşanırken, senin özleminle yanmak kaynatır kararmış vicdanlarımızı. Tuzlu yemek yiyip sabaha kadar su dolu deryalar gören kişi misali, özlemin kaynatıp akıtır bedenlerimizin tuzlu sularını. Her türlü mezalim ve yaşanan sıkıntılara göğüs gererek, canımız yansa da sabredip, can yakanların ve göz göre göre hak gasp edip,  can, mal, ırz ve namus gibi kutsalları hunharca çalanların Allahın mutlak adaletinin tecellisi sonucu yanacağı günü beklerken şeytana teslim etmemek tek gayemiz hayat yularını…

Ey gül yüzlü sevgili sultanım! Senin önderliğinde hak yolundan yürümeye çalışırken, her sıkıntıya kanlanıp doğacak şafağımızı beklemekteyiz. Biz ki siz peygamberler gibi günahlardan korunmuş değiliz. Bu yüzden hatalarımıza ve günahlarımıza bilerek veya bilmeyerek pek çok günahlar eklemekteyiz. Karbüratörü tıkalı araba misali senin peşinde iki ileri bir geri teklemekteyiz.

Sevgili sultanım! Sen ki; insanların en zenginliği olmayı, kanaatkâr olmak; insanların hayırlısı olmayı, onlara faydalı olmak; insanların en adaletlisi olmayı, kendin için istediğini onlar için de istemek ve istemediğini onlar için de istememek olarak ifade ediyorsun. İnsanların Allah’a en yakını olmayı, onu çok zikredip görüyormuş gibi ibadet etmek; olgun iman sahibi olmayı, güzel ahlaklı olmak, kıyamet günü nur içinde haşir olmayı, hiç kimseye zulüm etmemek olarak ifade ediyorsun.

Merhamet edilsin istiyorsan merhametli ol ki; sana da yaratan tarafından merhametli olunsun;  günahların azalsın istiyorsan çokça tövbe edip yaratana yalvar ki; sana günahlarını affederek lütufta bulunsun. Allah’a kullarını şikâyet etme, onların en kerimi olursun. Temizliğe devam edersen rızkını bol bulursun. Kimseye kızmazsan Allah’ın da sana kızmasından ve gazabından kurtulursun.  Haramlardan sakınırsan dualarını kabul edilmiş bulursun. Kusurları görmezsen, insanların hata ve ayıplarını araştırmayıp, kardeşlerinin gördüğün ayıplarını gizlersen, seninkileri de gizlenmiş ve insanlara karşı kendini rezil olmamış bulursun.

‘Allah ve Resulü tarafından sevilmek istiyorsan, Allah ve resulünü sev, onların sevdiklerini sev, sevmediklerini sevme!’ buyuruyorsun. Biz ki yaratanı yaratandan ötürü severiz. Kin gütmeyip, dargın durmayıp, sevmesek de merhaba deriz. Ama sevdiklerimizi de sadece Allah rıza için severiz. Söylediklerimizi de doğru ve faydalı olduğuna inandığımız için, Allah rızası için söyleriz. Bunda da hata edersek, yanlışa düşersek Allahtan af dileriz. Senden de şefaat dileriz.  

Yaratan rabbim bizleri affedip bağışlamazsa, hiç hak etmesek de onun sevgili resulü ve kâinatın şerefine yaratıldığı Muhammed Mustafa’sı olarak şefaat sancağının altına bizleri almazsan bizim halimiz nice olur.

Şefaat ya Resulüllah. Başta yazısını okuyarak, bilgilerinden seninle bir sahabe arasında geçen konuşmayı okuduğum Ali El-Muttaki olmak üzere İslam’a inanan eksik ve hatalarıyla tebliğ ettiğin hak dine boyun eğen tüm kardeşlerimize şefaat ya Resulüllah.


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder