11 Şubat 2010 Perşembe

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -18


Adaletin en büyük temsilcisi, sevgi ve hoşgörü serveri, edep ve tevazu sahibi, fazilet ve kerem sahibi önderim. Sen yaratılanların en şereflisiyken, yaratılanların en alçak gönüllüsü olan Allahın kutlu elçisi önderim. Aslında her şey çok açık ama biz göremiyoruz. Hep edilmiş iman, hep tehir edilmiş ibadetlerimiz, borç batağındayız.


Din fakiri ulemalarız biz, okuma ve yazma diye derdimiz yok bizim. Zaten biz doğuştan her şeyi biliyoruz, biz ilim ve tasavvuf konusun da yıllarını vermiş alimlere bile ders ve fetva verecek düzeyde alim ve bilgili görürüz kendimizi. Cehalet beynimizde ur olmuş. Gazete, kitap ve bulsak imzamızı atarız biz üzerine, ne gerek var okumaya. Alim görsek bırak saygıyı ve sevgiyi, hemen taşlarız. Taşlayamazsak bir güzel sözlerimizle haşlarız. Orta da hiçbir şey yokken, biz senin geçmişini biliriz deyip susturmaya ve hatalarımızı örtbas etmeye çalışırız.


Düşündüm dün gece, önceki gece, gecelerde ve gündüzlerde; acep ansızın çıkıp gelsen hazır mıyız seni evlerimizde misafir etmeye. Görsen yaşantımızı kabul eder misin bizi ümmetliğine. Okuduğumuz gazeteleri, seyrettiğimiz dizileri görsen, konuştuğumuz muhabbetleri dinlesen gelsen bile kalır mısın evlerimizde. Bizim evlerimizde senin ahlakının binde biri belki de ancak yaşanıyor, en iyi yaşanan evde olduğunu görsen kabül eder misin bizi ümmetliğine.


Sevda hoşgörü ve ikliminin en güzel mevsimini, en azılı düşmanlarını bile af edebilmenin insanlık dolu örneğini yaşarak örnek olan, hasretinle ve özleminle yanıp tutuşmakta olduğum gül yüzlü sevili. Anlatamam çaresizliğimi. Çaresizliğimizi, bulamayacağız belki de ertelenmiş amellerimizi icra edemeyeceğiz. Hatalarımızdan geri dönüp, af dileme, Allah’ın ve senin emirlerini yaşama imkanı ve zamanı bulamayacağız belki. Bize dua eyle de saadete erelim. Hidayete gelelim.


Sen her zaman düşüncelere gark olan sevgili peygamberim. Sen Peygamber iken, Allahın en sevgili kuluyken, sabahlara kadar namaz kılan ve Rabbine dua eden peygamberim, her şeyden gafil, hafta da bir Cuma namazı kılmakla Müslüman olduğunu düşünen bizleri ümmetliğine kabül eder misin? Daima hüzün içinde geçen ömrüne nispet, sevk sefa içinde yaşayan bizlere; bir defa bile kahkaha ile gülmeyip sadece tebessüm ve güler yüz gösteren gül yüzüne nispet, kocaman ağızlarımızı sonuna kadar açıp katıla katıla gülen bizlere de şefaat eder misin?


Günah kar gözlerimi yumsam, hülyana dalsam tebessüm eden yüzünle bana tebessüm eder misin? Küçük ölüm olan uykuya dalıp rüyana yatsam, rüyama gelip merhaba ümmetim deyip, selam sana ya Muhammed Mustafa peygamberim, selam ev halkına ve sahabe-i kiram hazretlerine desem, selamımı alır mısın?


Bize bizden daha çok değer verip, bizden daha çok merhamet eden gül yüzlü sevgili sultanım. Ümmetim girmeyince cennete girmem dediğini bildiğimiz gül yüzlü sevgili sultanım. Biz sana ümmet olmaya layık olmasak ta, bizleri ümmetliğine kabul eyle, bize şefaat eyle.


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü /Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder