13 Kasım 2012 Salı

ÇANAKKALE GEZİ NOTLARIM-4

15- FEYZULLAH EFENDİ MEZARI 

Peksimetçibaşı Ahmet Ağa’nın oğludur. Mısır’daki Osmanlı Ordusunun defterdarlığını yaparken, yurda dönünce İrad-ı Cedid defterdarı olmuştur.1807 yılında Çanakkale’deki topların tamiri, kale ve tabyaların düzenlenmesi için padişah III. Selim tarafından görevlendirilmiştir.

19 Şubat 1807 tarihinde Amiral Duekworth komutasındaki İngiliz donanmasının boğazdan içeriye geçişini engelleyemediği için III. Selim tarafından suçlu bulunup idam edilmiş ve Kilitbahir Kalesinin arkasına defnedilmiştir. 1939 tarihinde şimdiki okulun bahçesinde mezar taşı bulunmuş, mezarı 1962 tarihinde şimdi bulunduğu Rumeli Mecidiye Tabyası girişine taşınmıştır. (http://www.canakkalerehberi.org/tr/kaleleranitlarimizsehitliklerimizbazi-yabanci-mezarliklar)

18 Ağustos 2011 tarihli haberlerde yer haber konuyla ilgili habere göre:

Çanakkale Gelibolu Yarımadası'nda, Kilitbahir Köyü yakınlarındaki Deniz Zaferi kahramanlarının yattığı Mecidiye Şehitliği'ne bitişik mezarda Osmanlı'nın ünlü matematikçi ve mühendisi Feyzullah Efendi'nin yattığı ortaya çıktı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır, Çanakkale Boğazı ıslahında görevli Feyzullah Efendi'nin görevindeki başarısızlığı ve ihmalkârlığı üzerine 1808 yılında İngiliz Donanması'nın boğazı geçip İstanbul’a gitmesine neden olduğunu, bu gerekçeyle de dönemin Padişahı Sultan 3. Selim'in emriyle idam edildiğini söyledi.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır, 18 Mart 1915'te şehit olan askerlerin yattığı Mecidiye Şehitliği'ne bitişik olan ve mezar taşında Osmanlıca kitabe bulunan mezarın yaklaşık bir yıl boyunca izini sürdü. Mezar taşıyla ilgili bilgi ve belgelerin az olması nedeniyle araştırmasını yaparken kimi zaman zorlandığını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Sayılır, kısa süre önce çalışmasını tamamladı. Mezarın, Çanakkale Boğazı ıslahı için görevlendirilen ve zamanın ünlü mühendis ve matematikçisi Feyzullah Efendi'ye ait olduğunu belirledi. Boğazın kontrolü için topların yerleştirilmesinde ihmali olduğu ileri sürülen Feyzullah Efendi'nin 1 Şubat 1808'de karşı konulamayan İngiliz Donanması'nın boğazı geçip İstanbul'a gelmesine neden olduğu gerekçesiyle Sultan 3. Selim'in emriyle idam edildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Sayılır, "Şehitliğe bitişik mezarda yatan Feyzullah efendi, bir dönem Boğazı geçen İngiliz donanmasına engel olmadığı için idam edilmişken. Mezarının bitişiğindeki şehitlikte yatan kahramanlar ise 18 Mart 1915'de Çanakkale’yi geçilmez kılan dedelerimiz" dedi.

Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır’ın Şehitlik bölgesinde Feyzullah Efendi'nin mezarına ilişkin açıklayıcı bir bilginin yer almaması ve ziyaretçilerin mezar hakkında çeşitli söylentiler ileri sürmesi üzerine yaptığı aştırmalarına göre şunları söylüyor: "Mezar Türkçe bir açıklama yoktu. Sadece Osmanlıca kitabe bulunuyordu. Yaptığım araştırma sonucu önemli bulgular elde ettim. Feyzullah efendinin denizcilerin bulundukları yerin mevkisini anlayabilmeleri için daha sonraları John Handley’in yaptığı güneşle ufuk düzlemi arasındaki açısal mesafeyi logaritmayla ölçen seyir cihazına ait önemli bilgileri içeren 'Muhazarat-ı Feyziye' adında bir yazma eseri bulunuyor. Feyzullah Efendi'nin, 1804 yılında kaleme aldığı bu eserin birer kopyasının İstanbul Eyüp'teki Hüsrev Paşa Kütüphanesi ile Yıldız Sarayı Kütüphanesi'nde olduğunu belirledik. Kitabın ilk sayfasında Feyzullah Efendi'nin, renkli portre resmi mevcut olup, kitabın sonunda ise Osmanlı'da görevli İngiliz bir mühendisin Antuan Jojsheru'nun, eserin önemiyle ilgili yazmış olduğu bir övgü dolu yazısı vardır. Feyzullah Efendi, Peksimetçibaşı Ahmet Ağa'nın oğludur. Gençlik yıllarında görev yaptığı Muhasebe Kalemi Kâtipleri içerisinde güzel yüzlü Feyzi olarak bilinirdi. Zimmet Halifesi ve Baş Muhasebe Vekilharcı daha sonra Ziya Paşa'nın Mısır'a gidişinde ordu Defterdarı ve orduyla Mısır'dan dönüşünden kısa süre sonra da İrad-ı Cedid Defterdarı oldu. Edirne Vakası üzerine diğer birçok devlet adamı gibi kendisi de azledildi. Feyzullah Efendi kendinden emin bir duruş ve tavra sahipti. Vakur bir şekilde başını yukarı kaldırarak gezme alışkanlığı vardı. O dönem, Yeniçeriler Nizam-ı Cedid fikrini savunanlara karşı öfke ve kin besliyorlardı. Ancak Feyzullah Efendi'nin kibirli tavrı kendisine yönelik nefretin bir derece daha artmasına neden olmuştu. Düşük derece bir devlet adamıyken kısa sürede defterdarlığa yükselmesi sebebiyle birçok kıdemli devlet adamı arasında kendisine karşı nefret uyanmasına sebep olmuştu." diye konuştu.

Yine ÇOM Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır: "Osmanlı'nın ünlü matematikçisi ve mühendisi Feyzullah Efendi'nin, idamından sonra gömüldüğü Kilitbahir Kalesi yakınlarındaki mezarının, 1980 yılında buradan alınıp, uğruna can verdiği Çanakkale Boğazı'nı en net gören, Işıldak Mevkii yakınındaki bölgeye, Mecidiye Şehitliği yakınana taşındığını kaydetti. (http://www.istanbulhaber.com.tr/haber/sehitlikteki-mezarin-sirri-cozuldu-92491.htm)

16- HAVUZLAR ŞEHİTLİĞİ VE ANITI
        
Bu şehitliğimiz Kerevizdere’de şehit olan subay ve askerlerimizin anısına, Çanakkale Şehitlerine Yardım Derneği tarafından 1961 yılında yapılmıştır. 6 metre yüksekliğindedir. Anıtın bir yüzünün üzerinde; 2.Tümen Kurmay Başkanı Yzb. Kemal, 126.Alay Yaveri Selanikli Mülazım İsmail, Kırşehirli İbrahimoğlu Hüseyin Çavuş, Nasuh Onbaşı, Kelecikli İbrahimoğlu Hüseyin, Eskişehirli Mehmetoğlu Abdurrahman, İnegöllü Mehmetoğlu Mustafa, Ankaralı Kadiroğlu Sadık, Konyalı Mikailoğlu Şerif Ali, Çankırılı Elvanoğlu İbrahim’in adları yazılıdır. Burası 18 Mart Boğaz Savaşında 4 adet 12 cm. muhasara topunun bulunduğu, savaş sırasında askerin cepheden geri döndüğü ve cepheye sevk edildiği çok önemli bir lojistik merkezidir. Bu mevki seyyar sargı yeri olarak da kullanılmıştır. Gerçek bir şehitliktir.

Şehitliğin olduğu yerde isimsiz 10 a yakın şehit mezarı vardı.1959 yılında buradaki mezarlar toplanmış, bugünkü şehitliğin olduğu yere toplu olarak gömülmüştür. Yine aynı yıl 2.tümen den Yüzbaşı Kemal Bey’inde Çanakkale hastanesi yakınlarındaki mezarı tespit edilmiş ve Havuzlar Şehitliği ne askeri törenle nakledilmiştir. 1961-1962 yıllarında da Şehitler İmar Cemiyeti tarafından bugünkü anıt ve çevre düzenlemesi yapılmıştır.  
17- SOĞANLIDERE ESKİ ŞEHİTLİĞİ

Havuzlar Şehitliğinden  sonra  yola devam ederken Soğanlıdere Hastane şehitliğine varmadan önce sağ tarafta ağaçlar ve çalıların içinde kaybolmuş küçük bir şehitliktir. Bu mütevazı şehitliğin girişindeki mermer levhada da “bu şehitlik 1915 Çanakkale muharebeleri sırasında Soğanlıdere cephesi ileri hatlarına karşı girişilen hava saldırısı sonucu şehit düşen bir onbaşı ile dokuz ere aittir” yazmaktadır.

Kilitbahir Köyü’nün Soğanlıdere mevkiindedir. 1915 savaşlarında hava bombardımanı sırasında şehit edilen bir onbaşı ve dokuz er anısına inşa edilmiştir. Toplu şehitliktir. 1979 yılında 2.Kolordu Komutanlığınca yaptırılmıştır.

Yine rehberimiz Muhammet Ogün 62 tane irili ufaklı gemi uçak gemisi de dâhil boğazda bulunuyordu. Boğazın en geniş yeri olan 8 km genişliğindeki Soğanlıdere vadisinin hizasında bunlardan oşin de dahil olmak üzere 18 tanesi sulara gömülmüştü. 


18- SOĞANLIDERE HASTANE ŞEHİTLİĞİ

Soğanlıdere hava şehitliğinden birkaç yüz metre ileride bizleri Zeytinburnu Belediyesinin yaptırdığı ve 2005 senesinde T.C. Başbakanı tarafından açılan Soğanlıdere hastane şehitliği karşılayacaktır. Şahver Kıraç’ın tasarımını yaptığı bu yeni şehitlikler tepeden bakıldığında ay-yıldız şeklinde görülür. Anıt ay ve yıldız şeklinde figürize edilmiş olup yıldızın ortasında bulunan sivri yapı ise şehitlerimizin Allah’a yükselişini temsil etmektedir. Mezar taşları da asker miğferi şeklinde sembolize edilmiştir. Alanda olduğu belirlenen askerlerimizin tek tek isimleri mermerlere işlenmiştir. Soğanlıdere Şehitliğinde 600 şehidimiz yatmaktadır.
Gerçek bir şüheda kabristanlığı olan Soğanlıdere de savaş zamanında burada kurulu olan hastanelerde tedavi edilirken şehit olan askerlerimiz yatmaktadır. Rehberimiz Muhammet beyin söylediğine göre; Soğanlıdere vadisi 18 Mart için hazırlanmış kıyı set bataryalarının yanında dört tümen hastanesine ve güney grubu komutanlığının erzak ve ambar depolarına da ev sahipliği yapmıştır. Kısacası Türk askerinin yemeğinin pişirildiği ve dağıtılmaya başlandığı yerdir Soğanlıdere.

Bir noktaya daha dikkatleri çekecek olursak Soğanlıdere şehitliğine varmadan evvel yolun sağ tarafında yıkık bir harabe gözükür. Burası Melek Hanım reviridir. Melek adında bir hanıma ait olan çiftlik; 18 Mart 1915 Çanakkale muharebeleri sırasında melek hanım sargı ve hastanesi olarak kullanıldı. Aynı şekilde askerlerimizin tedavi edildiği yerlerden biri olma özelliğine sahiptir.

Şehitliğin girişinde ki kitabede her ne kadar burada 600 şehit yatıyor yazıyor olsa da Soğanlıdere’nin binlerce Mehmetçiğe ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. Soğanlıdere şehitliğinin son özelliği ise karma bir yapıya sahip olmasıdır. Şehitlerin memleketlerine baktığınız zaman her yöreden askerin olduğu görülecektir.
(Soğanlıdere ile ilgili resimler Çanakkale 18 Mart üniversitesi çalışmalarından alınmıştır.)


19-ŞAHİNDERE SARGI YERİ VE TEĞMEN MUSTAFA EFENDİ ŞEHİTLİĞİ


Soğanlıdere şehitliğini ziyaretimizden sonra yola  devam ediyoruz. Behramlı köyünü geçtikten sonra karşımıza Şahindere şehitliğini gösteren tabela çıkacaktır. Bu arada Behramlı köyü muharebe esnasında da mevcudiyetini korumaktaymış, düşmanın boğazı geçerek ulaşma durumu vuku bulmadığı için diğer bazı köyler gibi boşaltılmamıştı. Sulak ve korunaklı olan coğrafyasından dolayı Şahindere olarak bilinen bu bölge büyük sargı yerlerine ev sahipliği yapmıştır. Soğanlıdere ile eş zamanlı olarak 2005 yılında açılan gerçek şüheda kabristanlarımızdan biridir.

Alçıtepe Köyü yöresinde bulunan ve eski adı Şahindere olmakla birlikte, Şehitler tepesi olarak ta bilinen bu şehitlikte on binden fazla şehidimiz yatmaktadır. özellikle seddülbahir de yaralananaların gömüldüğü yer olarak bilinir.
Mimari yapı olarak Soğanlıdere ve Kocadere şehitlikleri ile aynı yapılandırılmıştır. Aynı şekilde hilalin içerisinde başında enveriye kabalağı bulunan asker kafaları bulunmakta fakat Şahindere’nin şöyle de farklı özellikleri vardır. Şehitlerin memleketlerine bakıldığı zaman büyük çoğunluğun Ege’li olduğu göze çarpacaktır. Şehitlikte 1., 2., 5., 6., 7., 10., 11. tümenlere mensup ve bu hastanede şehit olmuş askerlerin baş taşları hala görülmektedir.


















Gerçek Şehitliktir. Şahindere Şehitliğinde isimleri tespit edilen 1969 şehidimiz yatmaktadır. Bazı kaynaklara göre 2177 şehidimiz yatmaktadır. Bu şehitliğimiz 2005 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yaptırılmıştır. Çanakkale Savaşlarının 90.yıldönümü olan 18.03.2005 tarihinde törenle açıldı. Gerçek şehit Mezarları şehitliğin dışında güney ve batı taraflarında yer alır.
Şehitlik alanında  park yeri ve tuvalet ihtiyacı giderme yeri vardır.


TEĞMEN MUSTAFA EFENDİ MEZARLIĞI

İzmir ve çevresindeki gençlerden oluşturulan ve daha önce kanal harekâtına katılan 10. Tümen, bu harekâttan sonra Çanakkale cephesindeki yerini almıştır.

18 Eylül 1915’te şehit olan 10.Tümen 30. Piyade Alayından 1886 doğumlu Ali Şadi Oğlu Üsteğmen Mustafa Efendinin demir kafesli kabri şehitliğin batısındadır. Bu kabir Şehit Kabristanların arasında demir parmaklılıklarla çevrili bir şehit mezardır. 18 Eylül 1915 günü şehit olan teğmenimizin mezarını kimin yaptırdığı ise bilinmiyor. Bu kabir 1945 yılında yapılmıştır. Kitabesinde şöyle yazılıdır :“Vatanın şanlı ve genç şehidi, vazifesinin şerefli ve aziz kurbanı, Mülazım Sani Ali Şadi Efendi mahdumu Mustafa Efendi.”

Ama mezarın çevresine bakıp İhtiyat Zabiti Münim Mustafa’nın da dediği gibi “O kahraman, yiğit Türk askerleri” nin baş taşlarını görünce akıllara İstiklal Marş’ımızın şu dizesi geliyor:

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.


O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır  rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Kaynaklar:
1- http://www.canakkalerehberi.org/
2-http://www.canakkalekutup.gov.tr/
3- http://www.canakkalesavaslari.gen.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder