3 Ocak 2010 Pazar

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -12



Cehalet ve karanlığa gark olmuş dünyamıza bir saadet güneşi gibi doğdun. Kurumuş toprakların su ile yeşerdiği gibi ey nebiyi muhterem senin gelmen ile insanlık aleminin maneviyatı yeniden hayat buldu. Kalplere yerleştirdiğin iman ışığı sayesinde cehaletin yerini ilim, zumlun yerini hak ve adalet, kin, nefret ve düşmanlığın yerini sevgi ve hoşgörü, acımasızlığın yerini şefkat ve merhamet duyguları aldı. İslam kardeşliği olarak tarif ettiğin kardeşlik oluşumu sayesinde toplumlar barış ve huzura, birlik ve beraberliğe kavuştu.


Doğruluk ve dürüstlüğün en güzel örneği, en azgın düşmanları tarafından bile doğruluk ve güvenilirliğin için güvenilir Muhammed anlamına gelen ‘‘Muhammed-ül Emin’’ adı verilen saadet güneşimiz sensin. Kurtuluşun doğrulukta olduğunu ve doğruların kıyamet gününde peygamberlerle beraber olacağını müjdeleyen gül yüzlü sevgili sultanımızsın sen bizim.


Susayan kediye eliyle su içiren, yoksulları ve ihtiyaç sahiplerini kendisinden bile çok düşünen, açları doyurup kendisi aç kalacak kadar kalbi insan sevgisi ile dopdolu olan, tüm canlılara karşı kalbi şefkat ve yardım duygusuyla çarpan cömertliğin örneği gül yüzlü sevgili. Dilencilerden nefret ettiğin halde kendisine bir şey istendiğinde ise verecek bir şeyi olduğu halde geri çevirmezdin. Bir meclise gittiğinde boş bulunduğun yere otururdun. Ayaklarını başkalarına karşı uzatmaktan beri olan, başakları konuşurken asla sözünü kesmeyen, konuştuğu zaman yumuşak konuşan, kısa ve öz olarak konuşan alçak gönüllü gül yüzlü sevgili sultanım ben sana hasretim. Ben seni özlemle anarım.


Bir bineğe bindiği zaman yanındaki kişinin yaya yürümesini hoş görmeyip, hicret esnasında deveye Hz Ebu Bekir ile eşit mesafede değişerek bindin. Misafirliğe gittiğin evden dönüşte ev sahibi sana binek verdi. Yanında da evin çocuğunu deveyi geri getirsin diye gönderdiğinde giderken onun yürümesine izin vermeyip yanına bindirdin.

Gördüğü kusurları kimsenin yüzüne vurmayıp ‘bazılarınız şöyle yapıyor, şöyle söylüyor, hal bu ki bunlar doğru değildir’ gibi umumi olarak söylenmiş sözlerle kimseyi kırmadan uyarılarını yapacak ve nasihat edecek kadar incelik ve nezaket sahibi bir kişiliğe sahiptin sen gül yüzlü sevgili.

Bakışların baharlar düşürürdü gözlerinin baktığı yerlere. Oysa ay tutuktu, güneşi batık ve mumu çalınmıştı geleceğe dair umutlarımızın sen karanlık dünyamıza gelmezden önce. Gerçeklerin farkında değiliz ve hala ziyanda olduğumuzun farkında değiliz. Müslüman olduğumuzu söyleyip dolaşırız yeryüzünde de bizim Müslümanlığımız senin getirdiğin İslam’dan bambaşka bir hal aldı. Nefislerimiz ve şeytan sanki bizi esir aldı.


Oysa dünya malının neticesi birkaç metre kefenlik bezden ibaret, Eğer senin örnek yaşamına benzer yaşanmış bir hayat yoksa. Amel defterimize yazılmış Salih amellerimiz yoksa. Bunu bile bile bedenlerimizi her türlü zorluğa itiyoruz. Şeytana ve nefs-i emarelerimize aldanıp günah batağına itiyoruz. Senin ümmetin olmaktan dem vururken, ya Rasülallah bize şefaat eyle, biz nereye gidiyoruz.


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder