31 Ocak 2011 Pazartesi

EŞİM BENİ SEVMİYOR HOCAM


Çok harika örnek gösterilecek derecede yaşanan evlilikler olduğu gibi, özlenen ve istenen seviyede yaşanamayan, eşlerin birbirlerini anlayıp kavrayamadığı evliliklerde yaşanmaktadır.

Geçen bir yazı okudum. Benim de bir benzerine bir erkeğin aynı minvalde sızlanmasına şahit olduğum bir olayın, Hatice Hantal isimli arkadaşım yazısında farklı olarak, kadın vaize ile bir bayan arasındaki olayından bahsetmiş. Çok hoşuma gitti. Bu yazımda da önce bahse konu bu olayı kendi cümlelerimle işlemeye, daha sonra da, üzerine bir şeyler söylemeye çalışacağım.

Kadın kocaya saygı sevgi duymaz. Koca dersen aynı şekilde ve belki de istediği ilgi ve alakayı bulamadığı için gözü dışarıda bir hayat yaşantısını tercih etmektedir. Ya da lalettayin ve biteviye evlilikler devam edip gidebilmektedir. Ya da evlilikler boşanmalarla son bulmaktadır.

Şimdi böyle bir durumda yaşandığını tahmin ettiğimiz ve yazımızın başında okuduğumu ifade ettiğim olaydan bahsedeyim. Bayanlara yönelik bir vaaz ve sohbet anında, bir kadın camide vaize hanıma yaklaşarak:
‘Hocam! Kocam beni sevmiyor. Bir şirinlik muskası yazıversen de, kocam beni sevse. Ya da bana bu konuda kimden yardım isteyeyim? Bana bir akıl versen’ der.

Vaize hanım: ‘Bacım seni görür görmez, yani sen şu kapıdan içeri girer girmez; ‘Ne itici bir kadın’ diye düşündüm. Sana şirinlik muskası fayda etmez. Evliliğinizi ise hiç kurtaramaz. Önce senin kendine bir çeki düzen vermelisin. Kendine daha iyi bakmalısın. Yoksa senin sorununu muska falan çözemez. Muska senin şu görüntünü değiştiremez. Hem bilmez misin muska ve fal gibi şeyler dinimizde yasaklanmıştır, haramdır ve büyük günahlardandır’ der.

Kadın sinirlenir: ‘Sen ne diyorsun hocam ben bir şey anlamadım’ diye sorar.

Vaize hanım devam eder söze:
‘Kendini değiştir diyorum. Kendine ve yaşantına çeki düzen ver diyorum. Hatta hemen önce şu üzerindeki elbiseden başla. Sarı, siyah, kırmızı renkte, itici bir elbise giymişsin. Üzerine de rast gele uygunsuz bir eşarp takmışsın. Karmakarışık tuhaf bir görüntün var. Alelade giyinmek yerine, saçma sapan giyinmek yerine, biraz daha özenli giyin.

Sana neyin nasıl yakışacağını iyi bilmelisin. Bilmiyorsan bilene danışmalısın. Saadet yerine göre sadeliktedir. Yerine göre uyumlu renklerle kendini göstermendedir. Öyle giyinmeli ve öyle davranmalısın ki, kocan sana baktığı zaman en güzel seni görmeli. Yanıma gelip oturdun ya; bana bile itici geldin. Sadece giyim ve görüntü sorunu olsa, bu yetmez gibi birde üzerine ter, yemek, soğan ve sarımsak kokusu gibi kokular sinmiş. Hayvanlara bakmışsın ve üzerine ineklerin dışkı kokusu sinmiş vaziyetteki kıyafetlerle buraya gelmişsin. Muhtemelen kocanın yanına da böyle yaklaşıyorsun.

Birde ‘erkeğin kalbine giden yol mutfaktan geçer’ derler. Mutfağına ve hazırladığın yemeklere özen göstereceksin. Yemekleri zamanında yapacaksın. Aşırı israfa kaçmadan en güzel yemekleri hazırlayacaksın. Mutfağını zamanında temizleyeceksin. Kocana karşı nazik olacaksın. Sopa gibi dille her an ona her türlü cevabı yetiştirmeyeceksin’ demiş.

Kadın gözlerini kocaman bir şekilde açıp ‘hocam sen bana hakaret mi ediyorsun.’

‘Hayır! Ben sana nasıl göründüğünü, nasıl koktuğunu ve nasıl hareket etmen gerektiğini söylemeye çalışıyorum. Dahası; konuşurken dişlerinin arasından yemek kırıntıları gözüküyor. Hatta yeşilsi ot gibi şeyler dişlerinin arasından görünüyor.

Bak ablacığım yemek yediğin zaman mutlaka dişlerini fırçala. Ağız sağlığına ve beden temizliğine çok dikkat et. Sacını yıkarken şampuan kullan. Sabunla yıkan. İtici olmayan ve güzel kokan parfüm veya koku kullan. Hatta kullanacağın parfüm ya da kokuyu kocana seçtir ki, kendi hoşuna giden kokuyu seçmiş olsun.

Ev temizlik yapacağın zaman, hayvan vs bakacağın zaman, tarla-bahçe işi yapacağın zaman, hatta yemek yapacağın zaman kullandığın elbisen ayrı olsun. İşlerin bittiği zaman, imkânın varsa hemen bir duş al ve temiz elbiselerini giyin. Evde otursan bile temiz elbiselerini giyip öyle otur. Hiç olmazsa; kocan akşam eve geldiğinde, seni tertemiz görür. Ama eğer gündüz banyo yapamam vaktim olmaz diyorsan, yatmadan önce mutlaka bir duş al, üzerindeki ter ve yemek kokusundan kurtulursun, mis gibi sabun ve şampuan kokarsın. Boş ver nasıl olsa kalkınca yıkanacağım dersen, kocam beni beğenmiyor, kocam beni sevmiyor demeye hakkın olmaz.

Vücudu tertemiz olan ve saçı düzgün taranmış ve çekici kokan bir bayanı hele ki beğenip Allahın emriyle ve kendi isteğiyle almışsa mutlaka sever. Ama bu dediğim gibi daha çok senin elinde’ …

Kadın onaylama mahiyetinde kafa salladı ve şöyle demiş:
‘İyi de hocam, bir sürü şey söyledin, hiç biri benim aklımda kalmadı ki… Önce ne yapacaktım?’

Vaize: ‘Ablacığım! Ben sana yarım saattir semizlikten bahsediyorum. Düzenli ve özenli giyinmekten bahsediyorum. Mutfağına ve bulaşığına dikkat etmenden bahsediyorum. Evinde düzenli ve tertipli olmandan bahsediyorum. Temizliğin önemini anlatıyorum.

Temiz olacaksın!
Temiz olacaksın!
Temiz olacaksın!
Kocana karşı güler yüzlü olacaksın! Düzenli olacaksın! Bakımlı olacaksın!
Şimdi evine gidince önce dişlerini güzelce bir fırçala!
Sabah, öğlen, akşam birer kaşık bal ye!
Böylece öncelikle ağız kokundan bir kurtul!
Yatağına yatmadan önce duş al!
Böyle kötü kokan ve yatağa girerken, ya da kocasını karşılarken ne bulursa giyen bir bayanı, ne Allah sever, ne de kocası sever’ der.

Tabi kadın üzülür ama niçin üzülürmüş bir daha kulak verelim:
‘Hoca diyoruz, gelip akıl danışıyoruz. Söylediği laflara bak!
Muska istiyoruz, dua istiyoruz… Nasihat alıyoruz…
Yarım saat söz söyleyeceğine, üç beş dakikanı ayır da bir muska yazıversen, ya da bir dua ediverseydin ya!...

Yazının başında, benimde aynı sızlanmaya bir erkek tarafında ‘karım beni sevmiyor, bana gerektiği gibi davranmıyor’ gibi şikâyetlerine tanıklığımı ifade etmiştim. Aynı durum kocalar içinde geçerlidir. Onlarda her türlü temizliğe ve eşlerine karşı aynı şekilde davranmalıdır.

Bakıyoruz; kadın olsun, erkek olsun, düğüne veya pazara çıkarken en güzel elbiselerini giyerler. Süslenirler ve kokulanırlar. Komşuya giderken aynı şekilde özen gösterirler. Lakin asıl süslenip yanlarında bulunmaları gereken eşlerinin yanında sıradan bir şekilde giyinirler. Sıradan bir şekilde davranırlar. Sonra da karşılıklı ‘eşim beni sevmiyor’ şikâyet ve sızlanmalarına devam ederiz. Eşlerin birbirlerine karşı görev sorumlulukları unutulur. Birbirlerine karşı hak ve ödevleri unutulur.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Durunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder