26 Ağustos 2016 Cuma

DEVLET KANDIRILMIŞ EDEBİYATI




İnsanımız doğrunun peşinde değil; kendi doğrusunu kabul ettirmenin peşinde dörtnala koşuyor… Bakıyoruz medya da, özellikle sosyal medya denen fecebok ve twiter paylaşım sitelerinde kandırılmışlar edebiyatı almış başını gidiyor.

Kimilerinin derdi üzüm yemek değil; bağcı dövmektir. Mesela bizi savaşın içine çekmek için bilinçli yapılan sınır dışından gelen saldırılara cevap vermezsin. Korkak diye eleştirirler. Günü ve zamanı gelir, uluslar arası kurallar gereği haklı duruma geçtiğinde cevap verirsin. ‘Ne lüzum vardı? Suriye de siviller de ölüyor’ derler. O vatan hainlerini ve emperyalist uşaklarını; vatansever Türk milleti artık ettiği tek cümleden, kimin avukatı olduklarını anlıyor.
Yılan; çoğu zaman yavrumuz postuna bürünmüş şekilde hep koynumuzdadır. Uzaktakine ve karşımızdakine karşı önlem alması; koynumuzdakine oranla çok daha kolaydır. Ülke olarak en çok da canımızı, koynumuzdakilerin sokması acıtır. Nabi de sevgiliye hitaben bu durumu şöyle ifade ediyor:
‘Hayâlinden gelir gam hâtıra cânâneden gelmez
Sitem hep âşnâlardan gelir bîgâneden gelmez.’Nâbî

Açıklaması; ‘Gönlüme gelen gam sevgilinin hayalinden gelir, kendisinden gelmez. Eziyet hep dostlardan gelir, yabancıdan gelmez.’
Kandırılmak için birileri söylediğinin aksini yapması lazım. Kandıran kişi söylediğinin aksini, söylediğinin aksini yaparsa; ancak o zaman kandırıldığımız ortaya çıkar. Yoksa kimsenin alnında yalancı diye yazmaz. Yalancı, düzenbaz, gizli emelleri var diye yazmaz. Yanlış yapan, kandıran bedelini öder. Yalancının mumu ise en fazla yatsıya kadar yanar.

Ne yaparlarsa (yaparsanız) yapsınlar, biz Allahın dininin müdavimleri ve vatanseverler olarak yapılması gerekenleri dikkatli ve hesaplı bir şekilde yerinde ve zamanında yaparsak zafer bizimdir. Çünkü göklerden gelen ulvi bir karar vardır. O kararı ve sonucu görmeden şeytanın ve askerlerinin başarısından emin olmalarını anlamakta zorlanıyorum...

Bazen yalan söyleyenin yalanını bilirsin ama buna halkı da inandırmak zorundasındır. Hele ki devlette; halka yani aziz millete yalanın yalan olduğunu, yanlışın yanlış olduğunu göstermek için bilgin yokmuş gibi yapman gerekebilir. Mesela 11 Eylül saldırısı olmasaydı; Afganistan’a saldırı için ABD dünyayı ikna etmekte zorlanırdı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını mecliste engellemeye kalkmasalardı, cumhurbaşkanını halkın seçmesi referandumu kabul görmeyebilirdi.
Bazen yalan söyleyenin yalanını bilirsin ama buna halkı da inandırmak zorundasındır. Hele ki devlette halka yalanın yalan olduğunu, yanlışın yanlış olduğunu göstermek için bilgin yokmuş gibi davranman gerekebilir.
28 Şubat döneminde rengini ve ışığını göstermişti ‘başörtüsü teferruattır’ diyerek, 2010 yılında yaşanan mavi Marmara gemi olayında şak diye ortaya attılar. Gezi parkı eylemlerine verdikleri destek ile ve 17-25 Aralık kumpasıyla saldırıya geçtiler. Ancak reisin katıldığı her toplantı da, her cemiyette paralel yapı tehlikesini ve önlem alınması gerektiğini dile getirmesine rağmen, kamuoyunda Kırmızı Kitap olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne birinci ve öncelikli tehdit olarak aldırmasına rağmen en yakınlarını bile ikna edememişti. Ülke olarak hakikati görmek için darbe girişini ve masum canların katledilmesini beklemeden görmek gerekirdi.
‘Kandırılmışlar’ edebiyatı yapanlardan hangisi bu gerçeği gördü. Paralel yapı uyarısı yapan ve o yapıyla mücadeleyi milli siyaset belgesine aldıran reise kandırılma edebiyatını dillendirenlerin hangisi kabul etti. Ben sadece Tayyip Erdoğan her şeyi paralele bağlıyor eleştirilerini hatırlıyorum.
Kandırılma edebiyatı muhalefetin bir yere kadar başvurabileceği ve yönetimi eleştirebileceği bir olabilir. Ancak şu durumda 15 Temmuz girişiminden sonra oluşan birlik ruhunun bozulmaması için, kandırılma edebiyatını yapanlara hiçbir şey kazandırmayacağı söylemleri ve eleştirileri bırakarak Yenikapı mitinginde oluşan millet birlikteliğini ayakta tutacak söylem ve eylemler geliştirmek gerekiyor. Eleştirmek ve insanları başarısızlıkla yaftalamak çok kolaydır. Ama unutmamak gerekir ki; her söylenenle, her yapılanla kandırılan ve söylendiği başarısız olan hiçbir yönetim üst üste onlarca seçimi oylarını artırarak kazanamaz. Birileri koyun dese de, halk geleceği göremeyen çobanlar dese de; yüreğinde ihanet hırsı ve mandacılık hırsı taşımayan sağduyulu Türk milleti asla basiretsiz değildir.
Bu tür söylemlerle insanların arasındaki farklı düşünceleri; siyasi, ırki, mezhebi yönden ayrılıkları ve farklılıkları derinleştirici, düşmanlığı körükleyici söylemlerden ve paylaşımlardan uzak durulmadır. Sokaklarımız yurt dışından gelen, ya da bizden olduğu halde, dışarıda özel olarak kışkırtma, kargaşa ve iç savaşa doğru halkımızı yönlendirmek için yetiştirilerek bizden gibi görünüp birliğimize dinamit sıkmak için yerleştirilmiş ajanlarla doludur.
Zaten amacı bu olan farklı terör örgütlerinin eylemlerini bahane ederek bizi provoke etmeye çalışan birilerinin galeyana getirmesine ve oynanan oyuna alet olmamaya dikkat etmeliyiz. İnsanları bu şekilde kışkırtmak için, provoke etme girişiminde bulunanları tespit etmeli, emniyet güçlerine teslim etmeliyiz. Ya da en azından ihbar etmeliyiz.
Millet olarak kendimize güvenme, cesarete gelme, saklanma taktiğinden savunmaya geçerek emin adımlar geleceğe yürüme zamanıdır.  Kin ve düşmanlık, gibi duygulara bizi sürmek isteyen Siyonist uşakların oyunlarının uykusundan uyanma zamanıdır. Küçük siyasi ve şahsi menfaatlerden çok toplum çıkarlarını ve ülke çıkarlarını düşünme zamanıdır. Birlikte; hoşgörü, sevgi, hak-hukuk çerçevesinde haklara saygılı olma zamanıdır.

Birlik ve beraberliğimizi koruyalım. Farklılıklarımızla güçlü birlikteliğimizi sağlam tutalım. Farklılıklarımız zenginliğimiz olmaya devam etsin. O zaman Türk halkını ve Türk milletini kimse tutamaz. Bunu bildikleri için parçalara ve kamplara ayırma hevesinde iç ve dış düşmanlar. Bu tuzağa dikkat edelim
.
Bin yıllık sevgi ve hoşgörü mazisi olan; yaratılanı yaratandan ötürü seven biz Müslümanlara yakışmayacak söylem ve eylemlerden kaçınalım.

Feyzullah Kırca

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder