13 Mart 2012 Salı

BİZDE SİZE ACIYORUZ


Bir bölük asker kışla içinde temel betonu atılmış binanın üzerinde Cuma namazı kılarken çekilmiş fotoğrafı facebookta paylaşılmış, resim üzerine yorumlar yapılmış. Vay efendim açıkta asker açık hedef olarak namaz kılar mı? Bu çağda bu zihniyetle hala namaz kılanlara acıyorum diyenler de cabacı. Artık bırakın namazı ilim ve bilim de ilerleyelim. El alem aya gidiyor, biz hala yaya diyerek namazı buna engelmiş gibi gösterenler ve görenler de öbür yanda eleştirilerini yapıyorlardı.
Bu resmin üzerine ve benzer düşüncelerle şeytanı memnun etmek için yapılan yorumlara bizimde söyleyeceklerimiz vardı söyledik. Bakalım neler söyledik onlara bakmadan önce dinimiz askerde ve yani savaşta namaz kılma konusunda ne söylüyor ona bakalım.
Kur’an da savaş esnasında namazın şöyle kılınacağı ifade edilip, anlatılmaktadır: “Savaşta mü’minler arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle birlikte namaza dursunlar ve silâhlarını da yanlarına alsınlar. Onlar secde ettikten sonra geri çekilip düşmana karşı dursunlar ve yerlerine henüz namaza durmamış olan diğer topluluk gelsin. Onlar da tedbirli şekilde ve silâhlarını yanlarına alarak seninle beraber namaz kılsınlar.” (Nisa Suresi, 102)
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer suresi, 12) Başka bir üstünlük aracı olan, Allah’tan korkmak (takva) konusunda da şöyle der: “Allah’ın kulları arasında O’ndan en çok bilginler korkar.”(Fatır suresi, 28)“Biz onlara delillerimizi gerek dış dünyada, gerek kendi öz varlıklarında göstereceğiz.” (Fussilet Suresi, 41/53)
Sevgili peygamberimiz de bilim (ilim) konusunda şöyle buyurur: “İlim ve hikmet, Mü’minin yitiğidir. Her nerede bulursa alır.”

“Dünyayı isteyen ilme sarılsın, âhireti isteyen ilme sarılsın, hem dünyayı hem âhireti isteyen yine ilme sarılsın.”(Tac, İlim)

“İlim aramak her Müslüman’a farzdır.” “İlim Çin’de olsa bile alınız.”(Feyz ül Kadir, İlim)
Görüldüğü gibi O rabbim ki; namaz kılmayı, zekât vermeyi emrettiği gibi, kâinatı bütün üniteleriyle gözlemlemeyi, Allah’ın yerde ve gökte yarattığı sanat eserleri üzerinde inceleme ve araştırma yapmayı da teşvik etmiştir.
İlk beş ayetiyle ilk vahyini biz insanoğluna ulaştıran yüceler yücesi rabbim Alak Suresinde şöyle buyuruyor: “1,2- Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak" dan yarattı. 3- Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. 4,5- O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir. 6,7- Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder. 8- Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir. 9,10- Sen, namaz kıldığında kulu (bundan) engelleyeni gördün mü? 11,12- Ne dersin, ya o (engellenen kul) hidayet üzere ise; ya da takvayı (Allah'a karşı gelmekten sakınmayı) emrediyorsa!? 13- Ne dersin engelleyen, Peygamberi yalanlamış ve yüz çevirmişse! 14- O Allah'ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu? 15- Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız. 17- Haydi, taraftarlarını çağırsın. 18- Biz de zebanileri çağıracağız. 19- Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş” buyurmaktadır.
Evet, şimdi gelelim bizim söyleyeceklerimize;
İslam’ın okumayı, ilimi ve bilimi teşvik eden, hatta emreden bu ayetlerinden sonra hala evet İslam bizi geri bırakmıştır demek mümkün mü? Geri kalmışlığın sebebi birilerinin dini öğrenip yaşamamızı engellemek için her türlü yola başvurup, bizi imandan ve kurandan ayırmak için çalışıp çabalaması olmasın.
“Bırakın bu işleri, ilime bilime yatırım yapın âlem aya gidiyor. Siz namazla uğraşıyorsunuz, teröristlere açık hedef oluyorsunuz. Zaten askerler böyle ölüyor” demiş bir arkadaş.
Cevabımız:

Bilime yatırım yaptınız da yapmayın mı dedik. Elbette her alanda en ileri sevide olmalıyız. Ama birilerinin derdi ilimde bilimde ileri gitmek yerine, demir ağlarla ördük deyip, demiri bile görmemiş ve izine çıkmış, balık avına gitmişler. İzinde gittikleri balık avında ise; namaz kılanları ve Allah diyenleri avlamış balık yerine. Arap devletleri diyorsun ama onların başındakiler de hep Siyonist uşağı ve hala onlardan kurtulabilmiş değiller. Böl parçala yönet taktiğine kurban edilmişler. Aralarına nifak sokula sokula parçalanıyorlar. Ordularında imanlı ve Allah diyen olmasın, olursa ve gerektiği gibi çalışıp savaşır, Allah ta yardım eder geçmişte olduğu gibi demektedirler. Önce imanı ve ibadeti elimizden almayı, hiç olmazsa ihlâsı elimizden almayı istemişler ve İslam’ın öğütlediği birlik inancını, kardeşlik inancını elimizden almayı başarmışlar. Yardımcıları da var zaten hep olduğu gibi içimizde. Ebu Cehiller, Ebu Lehep’ler her devirde artarak, devam ediyorlar görevlerine. Allah onlara hidayet versin.
“Size acıyorum başka ne diyeyim” demiş.
Cevabımız;

Asıl biz sizin gibi düşünen ve şeytanın askerleri olmaya devam edenlere acıyoruz. Acınacak halde olup, bize acıdığını söyleyenlere gerçekten acıyoruz.
Ebu cehil ve yandaşları da Hz Muhammed'e ve Müslümanlara acıyordu. Hatta acımakla kalmayıp eziyet ve hakaretler ediyorlardı. Birçok Müslüman’ı öldürüp, Peygamberimizi de öldürmeye kalkıyorlardı. Öz vatanı olan Mekke’den çıkarıp, hicret etmesine sebep olmuşlardı. Kaybeden kendisi oldu. Kaybeden müşrikler ve münafıklar oldu.
Yukarda meallerini verdiğimiz ayetlerinde ifade ettiği gibi askerde namaz nöbetleşe kılınır. Bir bölük namaz kılarken diğerleri nöbet tutar. Onlar kılarken de diğerleri nöbet tutar. Açık söylemeliyim ki; asıl acınacak olanlar Allah’ın dininden uzak olup, hayvanlar gibi zevk ve sefalarının peşinde koşanlardır. Hayvanlarda onu idrak edecek akıl yok. İnsan kendisindeki var olan aklıyla hakikati bulamayıp, diğer insanların tümünün de kendisi gibi olmasını bekleyen, hatta bu yolda tüm imkânlarıyla savaşan ve şeytana hizmet eden insanlara rabbim hidayet versin. Başka diyecek bir şey bulamıyorum. Ancak bu mücadelenin âhirete kadar devam edeceğini de biliyorum.
Rabbimin verdiği akıl nimetini kullanarak iyi kötüden, yararlıyı zararlıdan, güzeli çirkinden, siyahı aktan ayırt edebilmeyi, La ilahe illallah Muhammed rasülüllah cümlesini gönülden ve dilden söyleyebilmeyi ve bizlere bu cümlenin gerektirdiği hayatı yaşayabilmeyi nasip eylesin.
Rabbim bu cümlenin henüz sırrına mazhar olamayanlara, iş işten geçmeden hidayet versin diyorum.
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder