3 Aralık 2011 Cumartesi

GEZİP GÖRMEK GEREK TARİHİ


Atalarımız ‘gezen tilki yatan aslandan iyidir’ demişler. Bu gün aklıma bu söz üzerine düşünmek ve bir şeyler kaleme almak istedim. Şöyle kısa bir araştırma yaptım Gogıl ile internet üzerinde, acaba bu atasözü ile ilgili ne yazıyor diye. ‘Çok güçlü olup da çalışmayan, soylu olup da bir şeyler üretmeyen, tembel tembel oturup onun bunun sırtından geçinen kimselerden; güçsüz olup da çalışan, boş oturmayan ve geçimini sağlamak için uğraşan kimseler daha iyidir’ diye ifade edilmiş bu atasözünün anlamı.

Acaba öylemi diye düşündüm. Sonra o şekilde açıklanabilirse de; çok gezen mi bilir yoksa çok yatan mı? Çok dinleyen mi yoksa çok yatan mı? Çok izleyen mi yoksa çok yatan mı? Çok okuyan mı yoksa çok yatan mı bilir? Sorularını akıllara getirerek devam etmek istiyorum. Atasözümüzde yatmak diye ifadesini bulan söz; boş durmak, bir şey yapmamak, çalışmamak, ekmek elden su gölden yaşamak, seyahat etmeyip sürekli bir yerde ikamet edip durmak olarak en fazla akıllara gelen kavramlardır. Ancak atasözümüz üzerinden ele alınca, ben bunu daha çok gezmemek, seyahat etmemek olarak algılıyorum. Ve o şekilde açıklamak istiyorum.

Bu doğrultuda ‘gezen tilki yatan aslandan iyidir’ diyen atalarımız, insanlar da tilki gibi gezerse, seyahat ederse birçok yer hakkında bilgi sahibi olurlar. Gördükleri yerlerdeki geçmişte ve günümüzde vuku bulan olaylar hakkında bilgi sahibi olurlar. Belli bir yerde dururlarsa sadece bulundukları yer hakkında bilgiye sahip olurlar. Coğrafi, tarihi, kültürel vs. konularda dinleme ve okuma yöntemleriyle de bilgi sahibi oluruz. Ancak bu durumda anlatanın ve yazanın aktardığı kadarını bilme durumumuz olur en fazla.

Mesela hacca giden insanlar oraları anlatırlar. Şurası şöyle burası böyle diye anlatırlar. Hac nasıl yapılıyor, nerde neler yaptıklarını anlatırlar. Her ne kadar bir şeyler anlıyormuş gibi olsak da, gidip gören ve hac görevini yapanın vakıf olduğu bakış penceresine vakıf olamayız.

Mesela peygamberlerin hayatlarını okuruz kitaplardan. Birde her ne kadar onların hayatlarını ve tebliğ mücadelelerini tam olarak yansıtamasa da filmini izlediğimiz peygamberlerin hayatları vardır. Okuduklarımızı anlatmaya çalışınca zorlanırız. Filmini izlediklerimizi daha farklı anlatırız. Aynı şekilde başkalarının bir yerleri bize anlatmasıyla gidip bizzat kendimizin görmesi arasında dağlar kadar fark vardır.

Yüce Rabbim Kuran-ı Kerim’inde “De ki; yeryüzünde gezip dolaşın da, peygamberlerini yalanlayanların sonları nasıl olmuş, görün, inceleyin ve ibret alın' diye buyurmaktadır.

Ülkemizin üzerinde yer aldığı Anadolu’nun o kadar gezip görülecek yeri var ki, o kadar ibret alınacak yeri var ki, her bir köşesinde, her bir metrekaresinde pek çok medeniyetin izleri görülmektedir.. Bu topraklar Nuh ve İbrahim peygamber başta olmak üzere, peygamberler diyarıdır. Evliyalar diyarıdır. Malazgirt’ten Çanakkale’ye nice zaferlerin yaşandığı ve kurtuluş savaşının kazanıldığı topraklardır. Bu topraklar gezilse hatıralarıyla dile gelip konuşacaktır.

Tatil ve eğlence yerlerini ayrı tutarak söylüyorum ki, memleketimizin her bir tarafı buram buram tarih kokan, coğrafyamızın barındırdığı Türk milletimiz 16 imparatorluk sahibidir

İşte bu yüzden her bir imparatorluğun ve her bir medeniyetin izleri var yaşadığımız bu topraklarda. İşte buları bilmek ve üzerine yenilerini koyarak devam etmek lazımdır. Geçmişimizi bilerek hatalardan ders alıp, geleceğe daha güçlü ve daha emin adımlarla yürümek lazımdır.


Bizim üzerinde yaşadığımız tarih, kültür, medeniyet ve coğrafi güzelliklerle dolu ülkemizi biz Türk milleti olarak gezmiyoruz, gezemiyoruz. Oysa Avrupalı ve diğer dünya milletleri her yıl en az bir ayını turistik seyahatlere ayırıyor. Birçok ülke ve memleketle birlikte bizim ülkemizi geziyorlar. Çağ açıp kapayan İstanbul’un fethinin yaşandığı, Çanakkale Destanının yazıldığı Çanakkale’yi, Selçuklulardan, Osmanlıdan ve Bizans ve Rumlardan tarihi mirasları gezip dolaşıyorlar. Güney doğudaki pek çok kadim medeniyeti, tarihi mirası ve doğal yapı oluşumlarını geziyorlar. Anadolu’nun ve orta Asya’dan cebeli Tarık boğazına kadar uzanan topraklardaki Selçuklu ve Osmanlıların İslami ve tarihi miraslarını geziyorlar. Bizde gezmeliyiz.

Gezerken tarihi bilen ve bize bildiklerini doğru ve eksiksiz olarak aktaran işinin ehli rehber veya rehberlere ihtiyacımız olacak. Nerede ne olmuş, nerede ne var önceden bilgi sahibi olmayan bizler bilgilendirilmedikçe kuru kuruya gezmiş dolaşmış oluruz.


Mesela Çanakkale’de Çanakkale’yi gezerken seyit onbaşını görsek bile rehber yoksa sadece heykeli görür geliriz. Seyit onbaşının yaşadıklarını, top mermisini muharebede nasıl ve hangi iman gücüyle kaldırdığını, savaş bittikten sonra fotoğraf çekimi için kaldırması istendiğinde o topun yarısı kadar ağırlıkta bir top mermisini bile kaldıramadığını bilemeyiz. 57. alaydaki askerlerin o gün yaşadıklarını, neler söylediklerini ve hangi manevi duygu ve güçle ölüme gittiklerini bilemeyiz.


Mesela Kıbrıs çıkarmasının yapıldığı beşparmak dağlarına gitsek gezip dolaşsak, çıkarma yapılırken tankın dağın zirvesine hangi güç yardımı ile çıktığını ve çıkarma bitince şoförünün o tankı geri indiremediğini bize bir rehber anlatmasa yada önceden bilip onu orada hatırlamazsak kuru kuruya gezmiş oluruz. O yaşamamız gereken manevi havayı yaşamayız. Örnekler çoğaltılabilir.


Tilki ile aslan aklıma geldi yine. Acaba onlar bunun için mi kurnaz tilki gibi ülkemizin üzerinde her türlü oyunu oynuyorlar. Tilkinin, aslanın yaşlanmasını, kolunun bacağının kırılmasını, ayaklarının üzerinde duramaz hale gelmesini ve yürüyemez hale gelip karşı koyamaz hale gelmesini istemesi gibi; Türk devletinin ayakları üzerinde duramaz hale gelmesi için neler yaptıklarını ve ülkemiz üzerinde geçmişte hangi oyunların oynandığını, şimdi hangi oyunların oynanmakta olduğunu bilmemiz gerekiyor artık.


Onun için son olarak; tilkinin aslanı tökezletmek için yapacağı kurnazlıklarını, hileli ve acımasız oyunlarını bilmeliyiz. Geçmişten ders alarak geleceğe tedbir alarak emin adımlarla yürümeliyiz. Tarihte hep kral olan milletimiz yine aslan kalarak, tilkinin gezme özelliğini de kendimize düstur edinip ve aklıselim ile geleceğe emin adımlarla yürümeliyiz.


Pençeleyerek ve parçalayarak değil, diğerlerine adalet ve hoşgörü dağıtarak, yaşanabilir bir dünya düşleyip isteyerek, barış ve huzur dolu bir yaşam arzu ederek krallığımızı daha kolay elde ederiz. Aslan ki; ne kadar saldırgan ve adalet duygusundan uzak olursa, o nispette düşmanları artacaktır. İlk tökezlediğinde ilk darbeyi ona en yakın görünen ve ona sürekli dostum diyenler vuracaktır. Onun için derim ki; gezelim ve görelim. Dinç ve kendinden emin bir şekilde geleceğe yürüyelim.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder