16 Mart 2010 Salı

GÜL YÜZLÜ SEVGİLİYE -20

Rahmet yağmurlarını yağdırmayı istemeyi hatırlatırsın eni düşündükçe gönlümüze, ilahi aşk ateşini yeniden alevlendirirsin mühürlü kalplerimizde, seninle yeşile ve beyaza bir özlem doğar yeniden sinelerimizde. Rahmete bir özlem doğar, kararan kalplerimizde, seninle yeniden. İnsanlığı kurtuluşa çağıran tebessüm ve güler yüzle, nefret ettirmeyip sevdirerek anlatan eşsiz anlatımınla berraklaşan kalplerden bir bir sökülür mühürler.


Sen ey gül yüzlü sevgili. Gönlümün saraylarına sığdıramadığım, gönül dalımdan koparmaktan korktuğum, yaratanımın ufukların hayal tehayyülünden uzak olan kocaman deryalarında; şu küçücük kalbimin içinde sevgini taşıyacak kadar manevi aşka sahiptir.


Asr-ı saadet döneminde yaşayan ve sana kayıtsız şartsız uyan sahabeden değilim, kokladığın güllerden soluduğun havadan, yediğin mübarek hurmalardan, bebekliğinde içtiğin sütten değilim, bindiğin develerden hiç değilim, avuçladığın çöldeki kumlardan dahi değilim. Ümmetim dediğin insanlardan ve kardeşim dediğin kardeşlerden olmaktır tek hedefim. Sünneti seniyyene uymak isteyen, kevserin başında seninle birlikte olup, yüzü ak ve gönlü pak olan kullardan olmak isteyenim.


Yüzü ay gibi parlayan gül yüzlü sultanım; sana kurban benlik, sana hayran bu boynu bükük benlik. Varlığın nurdur, sözün Kur’andır. Seninle var olduğunun bilincine erdi yolunu şaşıran insanlık. Minicik bir kuzunun annesini bulduğundaki sevinci gibi sevindi seninle müşerref olan insanlık.


Senin gösterdiğin şekilde bakarız biz afaklara. Şimdilik bize saklı ve sadece bize bildirdiğin kadar bildiğimiz hedeflere senin anlattığın gibi bakarız ve idrak ederiz ulaşılası hedefimizi. Vuslat günü, Mevlana’nın tabiri ile düğün günü olarak bakarız biz kafirlerin son oluş diye baktığı ölüm anına.


Onun için uyandırma telaşındayız pas tutan yanlarımızı, kötülük ve malayani ile kirlenen gönüllerimizi. Nefsi emarem ve şeytanı aleyhi la’ne kanatlarımızı kırıp senin yolundan gelmemize engel olmak ister. Gül yüzlü sevgili sar kanayan kanatlarımızı, yaralarımıza merhem ol. Tut yüreklerimizin ellerinden ki; biz bizdeki bizleri görebilelim. Senin bizi sevdiğini hissedebilelim. Senin vuslatın uğruna yollar aşan Abdulkadir Geylani olabilelim.


Bir olmaya, kul olmaya senin peşinden senin gibi koşamasak da, uçamasak da, yol almaya devam edebilelim. Sendeleyerek de olsa, sürünerek de olsa, senin izinde ve senin yolunda yollanmaya devam edebilelim. Dallarımızı kırmaya, iman ve ibadet çiçeklerimizi kopartmaya kimselerin gücü yetmesin. Bizi arşı alanın gölgesine giden yoldan kimse geri döndüremesin, medet ey gül yüzlü sultanım.


Ben bugün beden kafesinde olmuşum, aldatan ve fani heveslerin peşine gark olmuşum. Günah batağında seni unutmuşluğumda kaybolmuşum. Can o güzel yüzüne vurgun neyleyeyim gül yüzlü sevgili. Gönül ve kulak tatlı dilinden dökülen tatlı sözüne tutkun neyleyeyim? Varlığın ayıbından kurtarırsa beni inan yoksulluğun kölesi olurum senin elindekini muhtaçlara dağıtıp aç yattığın gibi.


Dedim artık seni de bildim, senin tebliğlerinle rabbimi de bildim, bilgiden yana bir eksiğim yok. Canımda gönlümde sır incileriyle doldu derken, şu dünyanın sırrına ermişim az çok derken, bilgiden yana bir eksiğim yok derken, aklım geldi başıma birde baktım ömür geçip giderken, hiçbir şey bildiğim yokmuş meğersem. Yardım eyle, şefaat eyle biz ümmetine gül yüzlü sevgili. Ümmetim de bize hak etmesek de gül yüzlü sevgili sultanım.


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder